Doğduğu gün kucağıma ilk aldığımda kalbimden bir şeyler aktı kalbine ve o zamanlardan beri anlamadığım şekilde düşkünüm Alya’ya. Ablası Betül’ü de çok seviyordum tabi, evlat bu sevilmez mi ama Alya’nın yeri başka. Onun dokunulmazlığı vardı sanki kalbimin her köşesinde. Taaa bebekliğinden o üzülünce daha çok üzülüyor, o ağlayınca içimden bir parça kopuyordu. Betül de ağlardı bazen ama onun ağlaması pek acıtmazdı içimi o uzun ağlamaz, çözerdi sorununu mutlaka bulurdu bir yolunu, o güçlüydü. Betül her şeyle baş edebilir, her sorunu çözebilir gibi gelirdi bana. Ama Alya öyle mi son derece naif ve kırılgandı, adeta camdan bir kristaldi. Cam kristal dağılıverecekmiş gibi olur ya dikkatlice tutmak gerekir, işte Alya da o cam kristal gibiydi, özenle davranmak icap ederdi.
Çocukken bazı oyunlarında yarış yaparlardı, aralarında 1 yaş var çok da değil, içten içe Alya kazansın isterdim. Anne taraf tutar mı deyip kalmıştım bir an, kendime bile belli etmesem de tarafım belliydi. Güzel bir yemek pişirsem en lezzetli parçaları ona ayırırdım, o yese ben doyardım. Pastanın büyük dilimini ona verirdim istemsizce. Sanki bir güç büyük dilimli pasta tabağını Alya’nın önüne koymak için yönlendirirdi beni. Betül anlardı bazen ama kırılmazdı bana. Zaten o aç da kalmazdı, yemek ayırmazdı Alya gibi değildi, her yerde yiyecek bir şeyler bulur, doyardı. Ah! Betül, beni memnun etmek için uğraşırdı çoğu zamanda yüzüm gülsün yaptığını beğeneyim, aferin diyeyim isterdi. Ben o aferini bazen söyleyemezdim içten bir şekilde o zamanlar daha da hırslanırdı.
Hiç unutmuyorum, bir karne günü Alya’nın aldığı teşekkür belgesine Betül’ün aldığı takdir belgesinden daha çok sevinmişim hiç farkında olmadan, o zaman bir damla yaş gördüm Betül’ün gözünde ne yalan söyleyeyim, bir o gün kızdım kendime. Kim bilir farkında olmadan daha neler yaptım. Ama elimde değildi. Mesela, Alya hastalanınca bana da bir şeyler oluyordu, asla kıyamıyordum ona. Betül hastalansa bir iki güne geçerdi, normaldi, çocuktu hastalanırdı. Hem Betül daha hızlı iyileşirdi de zaten ama Alya günlerce çıkamazdı yataktan. Bir de iyileşiverince dünyalar benim olurdu o gülerdi, dünya gülerdi.
Betül’ün dersleri de iyiydi, ee o yüzden bütün özel hocalar Alya’ya gelirdi. Betül çalışkandı, güçlüydü, yapardı, ona fazladan para harcamaya ne gerek vardı?
Kötü mü oldu ikisi de ayakları yere basan güçlü insanlar oldular. Çok da güzel mesleği var ikisinin de.
Alya’m çok sever beni bazen Anne, sen bir sus, sen anlamazsın karışma falan der ama çok sever. Bir yerde de haklı tabi karışmamak gerek kaç yaşında insan oldu. Hem çok yoğun, ha deyince işini bırakıp gelemiyor ziyaretime de ama bak bu anneler gününü es geçmedi, çiçek yollamış bana misler gibi. Koklarken zil çaldı, kapıyı açtım ki Betül elinde koca bir hediye paketi yanında da çocukları. E sevindim tabi sevinmez miyim hiç hemen içeri buyur ettim. Hiç ihmal etmez bu günleri ve de beni, bekliyordum da zaten. Ama bugün biraz soğuktu bana karşı. İki kızına canı gibi sımsıcak ama bana soğuktu. Giderken bir sarılayım dedim, candan sokulmadı bana, bir adım geriden görüşürüz anne, dedi. Adı batasıca çocukken de böyleydi bu, candan sarılmazdı bana hiç, derken of Makbule bırak yalanı, sarılmazdı mı sarılmazdım mı diyecektin. İtiraf et artık, sarılmazdım diyecektin, ona hiç candan olmadım, olamadım diyecektin, deyiverdi içimdeki ses. O an iki damla yaş süzüldü yanağımdan. Süzüldü süzülmesine de hiçbir şeyi değiştirmedi.
Çok güzel ve anlamı çok büyük bir hikâye olmuş kalemine sağlık nazik öğretmen 👏
Çok teşekkür ederim beğenmenize sevindim🤗🤗
Herkesin hikayesinde biraz Makbule ,biraz Alya ve en çok da Betül var sanırım 🥰 Kalemine sağlık, daim olsun yazıların👏🏻♥️
Sevgicim, canım teşekkür ederim🥰
İnsanın dile getiremediği, hep bir yerlerde saklı olan duygularını incitmeden anlatan çok içten çok bizden bir öykü..❤️ maşallah👏🏻
Canım Rukiye çok teşekkür ederim 🥰❤️