Öncelikle belirtelim ki bu ayki yazımız, geçen ayın bir devamı ve aynı zamanda günümüz dünyasına bir eleştiri olarak değerlendirilebilir.
Etrafımızda olup biten olaylara karşı duyarsızlaşmanın ve seyirci kalma eğiliminin oldukça yaygınlaştığı bir dönemdeyiz maalesef. Belki bahsedeceğimiz şeyler rutin hayat akışında ufak tefek şeyler olarak değerlendirilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki ufak tefek şeyler çoğu zaman büyük sonuçlar doğurur.
Sosyal bir canlı olan insan, sosyalliğini genel anlamda başka insanlara borçludur. Fakat bu sosyal ilişkiler ağında bazen çıkmazlar, karmaşalar, kırgınlıklar yer almaktadır. Günümüzde ise bu durumun giderilmesi için çaba gösterilmesi gerekirken sadece izliyoruz. Hatta bazen izlemekle kalmayıp kırgınlıkları pekiştiriyoruz. Taraflar arasında, doğrudan ya da dolaylı olarak “bozgunculuk” yapıyoruz. Hatta birtakım kişiler daha da ileri giderek bu durumdan istifade etmeye çalışıyor. Oysaki Hucurat Suresi 10. Ayet “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltiniz.” Demiyor muydu? Durum bu iken biz nasıl seyirci kalabiliriz. İnsan sosyal hayatta “arabuluculuk” görevini üstlenemez mi?
Bugün geldiğimiz noktada ise bir bakıyoruz ki bırakın küslerin arasını düzeltmeyi, “daha kötü olsun diye ne yapabiliriz?” moduna giriliyor. Sosyal medyada geçtiğimiz günlerde şöyle bir ifade gördüm; “Eskiden insanlar gördüğünü örter, görmediğini söylemezdi. Şimdilerde gördüğünü yayıyor görmediğini uyduruyor.” Üzülerek bu ifadeyi haklı bir söylem olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Maalesef görülen, duyulan yayılıyor. Görülüp duyulmayan uyduruluyor. Bir grup ise tüm bu olanları adeta bir TV izler gibi toplumda sadece izliyor.
Konu ile ilgili olarak çok yakın zamanda şahit olduğum bir olayı da aktarmak istiyorum. Ülkemizde bulunan iki farklı ülkenin vatandaşı, benim de orada bulunduğum kalabalık bir ortamda kavgaya tutuştular. Olayın henüz ne olduğunu, neden kaynaklandığını anlamadan birkaç kişi doğrudan müdahale ettik ve tarafları sakinleştirdik. Ancak gördüğüm kadarıyla da birkaç kişi olayı sadece İZLEDİ. Evet izledi. Çünkü bazı insanlara göre “Dışarda yağmur varsa içerde kalmak en iyisiydi” ya da “bana dokunmayan yılan bin yaşasındı. Fakat insan olmanın, olabilmenin koşullarından biri de kültürümüze göre de “Gülme komşuna gelir başına.” değil midir?
İnsanlığın başına gelen birçok olay, seyirci kalmaktan gelmiyor mu? Ve bugün dünya üzerinde yaşanan birçok olaya (savaş, açlık, kıtlık vb.) seyirci kalmıyor muyuz? O halde hepimize iyi seyirler!
Hocam konuyu biliyorsunuz🥰. Elinize, emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık.💞
Duyarsızlaşmayı bir virüs olarak görüyorum aslında hocam. Kontrollü bir şekilde telkin edilir ve olaylara verdiğimiz tepkiler zamanla azalır. Bu yüzyılın sorunu da bu olsa gerek😎yine sesimiz olup, kaleme almışsınız yaralarımızı.. Teşekkür ediyorum🌹