İz Keşfi

Hacer Yeşilyurt 49 Görüntüleme Yorum ekle
2 Dak. Okuma

Hepimiz bu yaşam üzerinde bir yolun izini sürmekteyiz. Kimimiz kendi içinde hayal ettiği karakterin hayatını şekillendirmek için takip eder yoldaki izleri, kimimiz geçmişinden kaçmak için siler yoldaki izleri…

İçinde yaşamakta olduğumuz çağ açısından baktığımızda ne geçmişinden kaçabiliyor insan ne geleceğine adım adım yürüyebiliyor.

Gizliliğin kalmadığı teknoloji çağı içerisinde, geçmişinden kaçmak isteyen onca insan sosyal mecralar üzerinde iz bırakıyor. Birçoğumuz hayalet gibi varlık gösteriyor olsa da birçoğumuz popülaritesi yüksek bir kitleye ulaşmak için kendinden ödün veriyor. Hal böyle olunca içindeki izler silinip gidiyor.

Hem gerçek hem gerçeklik algısından kopuk, yapay bir dünyanın içerisinde kendi aslımıza uygun olmayan bir karakter inşası ile şekil almaya başlıyoruz. Fikirlerimiz, duygularımız ve bunlara endeksli tavırlarımız şekillenirken kopya insanlar halinde kümeler oluşturuyoruz.

Sonra kendi farkındalıklarımızı dışta bırakarak, içten olmayan, dıştan yönetilen yürüyen varlıklar haline dönüşüyoruz. Kaçımız tamamen kendi özgür iradesiyle ne okuduğuna, ne izlediğine, ne giyindiğine karar verebiliyor? Peki, kaçımız klavyeden uzakta kelimeleri nakış nakış yüreklere işleyebiliyoruz?

Bireysel varlık göstermeye çalıştığımız hangi anda gerçek bizi ortaya koyabiliyoruz? İzlerin takibini yaparken bizden ne kadar uzağa savrulduğumuzu ve o bizlerin ayrıştığı noktada benliğimizi kaça böldüğümüzü fark edebiliyor muyuz?

Hemen hemen hepimiz, farklı platformlarda olsa bir sosyal mecranın içerisinde varız. Kendimiz olarak; tamamen kendi doğrularımızı, başkalarının eleştiri ve empoze etmeye çalıştığı argümanlardan uzak, kendi kavramlarımız ile varlığımızı ortaya koyabiliyor muyuz? Okuyan yüz kişi arasında belki de bu soruya dürüst cevap verebilecek olanların sayısı beş kişiyi geçmeyecektir. Çünkü insan, kendisine yöneltilen bir soru karşısında önce düşünmeye değil, savunmaya geçmeye öyle alışmış ki, düşünmeyi hep sonraya erteler hale gelmiş.

Bir anlam ve varlık arayışı içinde aradığımız izin aslında kendimiz olduğunu görmezden geldik. Başkasının yolundaki izleri sürmekten kendi ayak izlerimizi tanıyamaz olduk.

Kendi izini görmeyen, “biz”in düşlerini kurabilir mi? Zarardan çok faydaya, sorundan çok çözüme ayna tutabilir mi?

Demem o ki, kendi ışığını yakamayan, başkasını o ışıkla aydınlatabilir mi?

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Eğitmen
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version