Başarmak… Şüphesiz ki her insanın amacı olan yegâne motivasyon. Yaptığımız veya hayalini kurduğumuz tüm çalışmalarımızın sebebi. Bir yazıya başlarken, bir yola çıkarken, bir insanla tanışırken en iyisi olsun diye çabalarız.
Başarmak… Şüphesiz ki her insanın amacı olan yegâne motivasyon. Yaptığımız veya hayalini kurduğumuz tüm çalışmalarımızın sebebi. Bir yazıya başlarken, bir yola çıkarken, bir insanla tanışırken en iyisi olsun diye çabalarız her zaman. Peki, gerçekten nedir başarmak?
Tanım olarak baktığımızda; belirli bir eylemin belirli bir süre içinde gerçekleştirilmesidir. Başarı aynı zamanda bir hedefi gerçekleştirmek veya bir hedefe ulaşmak anlamında da kullanılmaktadır. Günümüz şartlarında durum bu tanımdan biraz daha farklı bir halde. Artık başarının en önemli ve belirleyici gücü, içerisinde yer aldığımız çevre tarafından onaylanmış olması. Kendi hayat şartlarında tüm imkânlarını seferber ederek yapabileceğinin en iyisini yapmış olmak bile başarılı olmana yetmiyor. Çünkü insanlar senin hangi şartlar altında, hangi seçenekler arasından bu sonucu aldığınla ilgilenmiyor. Geldiğin sonda, aldığın neticedeki kusuru görmeye çalışıyorlar. Bunu senin iyiliğin için yapıyorlar belki de. Onca savaşın, onca yaranın ardından aldığın başarı ne kadar da kusurlu olduğunu görünce neler hissedeceğin hiç kimsenin umurunda bile değil oysaki.
Her mücadele özveri gerektiriyor. Mücadele ederken kimi zaman çevren çok kalabalık oluyor, kimi zaman yapayalnız ayakta durmaya çalışıyorsun. Çok büyük buhranlara girdiğin günlerde oluyor, umudunu tazeleyip ayakta dimdik durduğun zamanlarda… Sonuçlarını gözü kara aldığın kararların da var bu mücadelen de. İnce hesaplar yapıp attığın adımlarında. Hepsinin toplamında bir sonuç çıkıyor ortaya. Hayat matematiğinin belirlenmiş kalıpları arasına sığmayacak bir sonuç. Bu sonucun kararını ise hemen başka insanlara bırakıp köşene çekiliyorsun. Başarılı ya da başarısız olman yolda verdiğin mücadelenin değil bir başkasının onayına kalıyor.
Lise dönemlerinde felsefe derslerinden aklımda kalan ve çok sevdiğim bir söz var. ‘Felsefe yolda olmaktır.’ Yolun nasıl bittiği ile ilgilenmez felsefeciler. Yola çıkarlar ve yürümeye başlarlar. Bu sözden sonra kaderci arkadaşlarımın bir sözü gelir aklıma hep. ‘Kaderi değiştiremezsin, Sonuç baştan yazılmıştır. Kaderine teslim ol’.
Kendimce bu iki kavram üzerine düşündüğümde şu cevabı veririm. Madem bir yolda yürüyoruz ve sonuç belli. Hangi sapaktan dönersek dönelim, dikenlerin üzerinde de gitsek gül bahçesinden de geçsek yol aynı yere çıkacak. O zaman yolu güzelleştirelim. Çiçekler ekelim mesela kenarlarına… Kuş seslerini dinleyelim. Herkes gibi düz yollardan gitmeyelim bu sefer. Dalalım kocaman ağaçlarla dolu ormanların içinde kaybolalım. Yolda karşılaştığımız insanların gönüllerine dokunalım. Önümüze çıkan dikenleri birlikte temizleyelim. Aldığımız nefesin akciğerlerimize inerken bıraktığı huzuru hissedelim.
Dağlara tırmanalım kan ter içinde. İnerken yüzümüze çarpan rüzgârın serinliğinden haz duyalım. Gördüğümüz meyve ağaçlarından meyveler toplayalım. Damaklarımızda doğanın bize armağanı meyvelerin tadını hissedelim doyasıya. Yeşil çimenlere uzanalım, aydınlık gökyüzünün altında. Güneşin sıcaklığı tenimizde gezinsin. Su içelim gördüğümüz her çeşmeden. Bizden önce bu yollardan geçip bu çeşmeyi yaptıranların hayatını düşünelim yürürken. Karanlık zamanlarda yıldızları takip edelim. Yağan yağmurlarda ıslanalım. Fırtınalar başladığında güçlüklere karşı yürüyebilmenin özgüvenini duyalım. Düştüğümüzde üzerimize bulaşan çamurun şeklinden anlamlar çıkartalım. Çok yandığında canımız bağıra bağıra ağlayalım. Üzülmenin de tadını çıkaralım doyasıya. Gözyaşlarımızı özgürce akıtabilmenin rahatlığında devam edelim yola. Her ne olursa olsun yürümekten vazgeçmeyelim. Bir arabaya binelim konforlu gidelim kimi zaman. Açalım camlarını dışarıdaki havayı dolduralım içine. Açık camdan giren rüzgâr ile şekillendirelim saçlarımızı. Radyosunda çalan müziği hissedelim ruhumuzda… Konserlere denk gelelim, gönlümüzce eğlenelim sonra.
Yola felsefecilerle çıkalım, yolu kader bitirsin. Bir gün beklenen son geldiğinde iyi veya kötü yolu keyifli geçirmenin sevinci ile göğüsleyelim sonucu.
Kaderci de olsan, felsefeci de olsan, hatta realist de olsan başarmak için öncelikle bir yola çıkmaya karar vermelisin. Sonuçları seni tatmin etmeyecek belki… Seni tatmin etse çevren beğenmeyecek. Fakat yolda öğrendiklerin, yaşadıkların edindiğin tecrübeler kalacak seninle. Bir kez daha böyle bir yolculuğa çıktığında tecrübeli olacaksın. En kötü sonuç bile denememekten iyidir. Başarısız bir sonuç almaktan korkarak çıkmadığın yollar başarısızlıktır aslında. Dene, yanıl, tekrar dene işte başarının formülü. Eleştirilme korkusu gibi bir düşmana yenilme sakın.
Asıl başarı yola çıkmak ile başlar. Yolda da aldığın cesur kararlar ile şekillenir. Edindiğin tecrübelerle senin bir ömür yanında olur. Olmadı mı… Kader deyip oturmakta elinde tecrübelerinle tekrar bir yola başlamakta.
Başarıya tekrar tanım yapmalı. Başarı, yola çıkma kararını alıp keyifli bir yolculuk geçirmektir. Sonrası mı yeni tecrübeler edinmek bile bir başarıdır bence.
“Hayat korkmadan yola çıkanların yolculukta aldığı keyiften ibarettir!”
Eğitici ve hedef gösterilen bir yazı olmuş..Emeğinize sağlık.Tebrik ederim.
Hayrendis yazarlarından Gülay.