Ne çok şey kaçırıyoruz hayatımızda. Bu bazen bir otobüs oluyor bazen de bir fırsat. Kimi zaman da gözden kaçırdıklarımız oluyor. Bazen hayatı bile kaçırabiliyoruz.
Bu kaçırmanın adına bazen hayat telaşı diyoruz bazen de bahane. Asıl yapmamız gereken farkında olarak yaşamakken biz baharları bile kaçırabiliyoruz. Hayatın akışı içinde kendi değişimimizi bile fark etmeyecek hale gelebiliyoruz.
Hayat, akıp giden bir nehir gibidir. Suyun serin dokunuşu gibi, anlar ve fırsatlar da elden kayıp gider bazen. Kaçırdığımız bir otobüs, yetişemediğimiz bir toplantı, söyleyemediğimiz bir teşekkür… Bunlar, hayatın hızına yetişemediğimizde geride bıraktığımız küçük ama önemli detaylardır.
Kaçırdığımız her şey, aslında bize bir şeyler öğretir. Belki de o kaçırdığımız otobüs, hayatımızın rotasını değiştiren bir karşılaşmayı engelledi. Ya da o gözden kaçan fırsat, bizi daha büyük bir hayal kırıklığından korudu. Her ne kadar kaçırdıklarımıza odaklansak da, asıl mesele onlardan ne öğrendiğimiz ve nasıl ilerlediğimizdir.
Hayatı kaçırmak, bazen sadece fiziksel bir geç kalmak değil, aynı zamanda ruhsal bir uyanışı da kaçırmak demektir. Hayatın tadını çıkarmak, onu dolu dolu yaşamak için fırsatları değerlendirmek gerekir. Ancak bu, her gelen fırsatın peşinden koşmak anlamına gelmez. Bazen, en doğru fırsatın gelmesi için beklemek ve hazır olmak da gerekir.
Kaçırdıklarımızın ardından üzülmek yerine, önümüzdeki yeni fırsatlara odaklanmalıyız. Her kaçırılan, aslında yeni bir başlangıcın habercisidir. Yeni bir otobüs, yeni bir toplantı, yeni bir teşekkür fırsatı… Hepsi bizim için orada, yeter ki onları görebilecek gözlerimiz olsun.
Kısaca, hayatın içinde kaçırdıklarımız bizi tanımlamaz. Asıl önemli olan, kaçırdıklarımızdan sonra nasıl toparlandığımız ve hayata nasıl devam ettiğimizdir. Kaçırdıklarımız, hayatın bize sunduğu sonsuz olasılıkların sadece küçük bir parçasıdır. Ve unutmayın, her yeni gün, kaçırdıklarımızı telafi etmek ve yeni başlangıçlar yapmak için yeni bir fırsattır.