İnsan bir damla sudan yaratılmış bir varlıktır. Bir damla su da olsa yüce Allah’ın deyimiyle eşrefi mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Lakin insana en önemli iki nimet verilmiştir bunlar akıl ve iradedir. Akıl sahibi insan bazen isteyerek veya istemeyerek talihsiz olaylar yaşamaktadır. Ancak sorumluluk almaktan kaçındığı için bahaneler ardına sığınıp yaptığı tercihlerin yanlış vuku bulan sonuçlarında sanki kendi yanlış tercihinin sonucunu değil de kaderin bir suçu olduğunu savunarak suçu kaderine yüklemektedir. Ne diyordu sırrın sahibi Kur’an-ı Azimüşşanda? ‘‘Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.’’ (İsra Suresi, 13. Ayet) Peki neden insan çabasının veya çabasızlığının sorumluluğunu üstlenmez, çünkü kaçmak, saklanmak, hataları kabullenmemek her insanın fıtratında olan şeyler.
Yüce Allah iradeyi iki kısımda ele almış. Külli irade; Allah’ın iradesi olup insanın müdahale edemediği müdahale etmediği içinde sorumlu tutulmadığı iradedir. İkincisi ise, insana ait cüzi iradedir. Yani insanın sınırlı iradesidir ve insan tercihleriyle gerçekleşen insanın sorumlu tutulduğu iradedir. İş, eş, arkadaş, yaşadığımız şehir, oturduğumuz ev, okuyacağımız okul vs. gibi durumlar cüzi irade ile insana verilmiş tercih hakkı ve imtihana tabi tutulacağı konulardır. Lakin insanın doğasında olan kaçaklık durumu yanlış tercihlerin sorumluluğundan kaçmaya başlayınca ortaya çıkar ve insan başına gelen talihsiz durumları kendinden sıyırarak kadere yüklemeye başlar. Ahlanarak vahlanarak vay benim kara bahtım kör talihim, alın yazım böyleymiş, kaderin çilesini çekiyorum, kader mahkumu oldum gibi kaçak isyan cümlelerinin arkasına sığınarak her ne kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsa da hesap vakti geldiği vakit insana verilmiş en büyük nimetler olan akıl ve iradesini kullanmamanın hesabı illa ki sorulacaktır. Peki insan ne yapmalı, ne yapmamalı? İnsan önce kendini tanımalı, sınırını bilmeli, haddi aşmamalı ve en önemlisi kendisine verilen nimetlerin önemini kavramalı, ona göre kendine bir hayat çizmeli, her şeyden önce sorumluluk bilinci kazanmalı; kendisine, ailesine, eşine, dostuna, arkadaşına ve en önemlisi de kendisini yaratıp da hayat veren İlah’ına karşı sorumlu olduğunu bilmeli. Kaderin önce insanın çabasına daha sonra Allah’ın takdirine bağlı olduğunu bilerek hareket etmeli. Buna göre tercihlerini belirlemeli ve kaderini yönlendirmeli.
Her şeyin emek ve çaba ile olduğunu kavramalı ve elinden gelen gayreti gösterdikten sonra yüce Allah’a güvenip dayanması gerektiğinin farkına varmalı. Allah’ın hiçbir çabayı boşa götürmeyeceğinin farkına varıp kendisine takdir edilen şeylerin pozitif veya negatif hakkında hayırlısı olan sonucun bilincinde olmalı ve her şekilde elde ettikleri için şükretmelidir.