İnsanlar Paleolitik Çağ’dan itibaren belirli bir düzen ve sorumluluk bilinci içerisinde yaşamıştır. Bu düzen çerçevesinde kabile içerisinde yaşayan her insanın gerek cinsiyetlerine, gerek becerilerine gerekse de fiziksel dayanıklılıklarına göre farklı görev ve sorumlulukları olmuştur. Mağaraların barınak olarak kullanıldığı bu dönemde insanlar avcılık ve toplayıcılık ile besleniyor, kendilerine avcılık konusunda geliştiriyorlardı. Küçük kemirgen ve sürüngen hayvanların avlanmasından sonra zamanla taşları yontarak daha gelişmiş olan av aletlerini yapıp mamut, gergedan ve geyik gibi hayvanları avlayıp bu konuda ustalaşmışlardır. Avcılık, toplayıcılık ve av araçları yapımı işlerini erkekler üstlenmiş, kadınlar ise barınaklarda avlanan etler ve toplanan sebzeler ile yemek yapmıştır. Aynı zamanda doğan çocukların bakımı ve gelişimden de kabilenin kadınları sorumlu olmuştur. Vahşi hayvanların yaptıkları saldırılarda kadın ve çocuklar mağaralarda ve barınaklarda saklanmış, erkekler ise ailelerini korumak için bu hayvanlar ile savaşmıştır. Sadece Paleolitik Çağ’da değil, İnsanlığın başlangıcından beri erkek ve kadının bu şekilde sorumlulukları olmuştur. Fıtrat, yani yaratılıştan gelen özellikler çerçevesinde erkeklerin fiziksel yönü kadınların ise duygu ve içgüdü yönü kuvvetli kılınmıştır. Ağır işler erkekler tarafından, güç gerektirmeyen işler ise kadınlar tarafından yapılmıştır. Doğum tarihi aynı olan bir erkek ve bir kadının aynı şartlarda, aynı gıda ile beslendiğini varsayalım. Aynı şartlarda yetişmiş bu iki insanın vurmuş oldukları yumrukların şiddet değeri elbette aynı olamayacaktır. Çünkü erkek yaratılıştan güçlü (fiziksel olarak) kılınmıştır. Zamanla sosyal statünün gelişmesi, yaratılıştan gelen bu fıtri özelliklerin bir girift haline dönüşmesine sebep olmuştur. “Kadın erkek eşittir.” politikası erkeğin sorumlulukları ile kadının sorumluluklarını bir birine katmış ve sosyal açıdan insanlığa zarar vermiştir.
Sorumluluklar, kıyafetler, cinsiyete özgü eda ve tavırlar birbirine karışmış ortaya fıtrata aykırı olan nahoş bir durum çıkmıştır. Çalışan anneler, çocukları ile yeterince ilgilenememiş ortaya kültürden ve ahlaktan yoksun bir nesil çıkmıştır. Yapı gereği erkek çalıştığı için çocuklar günün çok büyük bir kısmını anneleri ile geçirirler bundan dolayı çocuklar temel ahlak ve kültürü anneden öğrenirler ama anne de çalışırsa bu eğitimi anneden başkasının vermesi mümkün olmadığı için bu temel değerlerden yoksun olan bir kuşak ortaya çıkar.
Aile yapısının korunması için annelerin çocukları ile ilgilenmesi elzem bir durumdur. Günümüzde ekonomik şartlardan dolayı birçok bayan zaruri sebeplerden dolayı çalışmak zorunda olsa da bu süreç çocukları, yani aileyi olumsuz etkilemektedir zira hiçbir kreş, hiçbir kurum bir çocuğa anne şefkatini ve anne terbiyesini veremez.
“Kadın erkek eşittir.” diyerek erkeklerin yaptığı her işi kadınların, kadınların yaptığı her işi de erkeklerin yapması; gerek aileyi gerekse de toplumu kötü etkilemekte olup bu durum cinsiyet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik bir tehdit olarak görülmektedir. “Kadın erkek eşittir.” deyip kadınlar ile erkeklerin aynı kıyafetleri giymesi ya da benzer stilleri benimsemesi, saç şekillerinin aynı ya da benzer olması, konuşma üslup ve tonlarının aynı olması, tavır ve edalarının benzer olması, büründükleri karakteristik özelliklerinin yakın olması… Tüm bunların hepsi toplumu cinsiyetsiz bir toplum haline getirip insanları fenalığa ve fuhşiyata sürüklemektedir. Oysa bir kadın vardır bir de erkek. Kadın her daim kadındır erkek de her daim erkektir. “Güçlü Kadın” söylemleri ile toplumun refahını bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kadın erkeğin başının tacıdır. Erkek bir dağdır kadın ise o dağın karıdır. Kar her zaman dağın tepesine( baş ksımına) yağar ve yaz kış erimeden orada kalır. O nedenle erkek eşine karım der. Fiziksel olarak güçlü olan erkektir. Kadın duygusaldır o nedenle de incinmeyi asla hak etmez. Her erkek eşini el üstünde tutmalıdır. Aynı şekilde kadın da kocasını el üstünde tutmalıdır.
Erkek kendi sorumluluğunu kadın da kendi sorumluluğunu yapmalıdır. Zira bir erkek vardır bir de kadın vardır. Bunun ortası yoktur.