O da bir kadındı, diğeri ve diğerleri de. Biri sevilmişti, sevmişti. Bir diğeri sadece sevmişti. Sevdiğine kavuşamadı. Evlendirilmişti geleneklere göre. Büyüklere karşı gelinmezdi, gelemezdi ki. Rabbine sığındı bir umut alışırım diye. Yapamadı ruhen, bedenen razı olmuştu her şeye. Sevmeye çalıştı, sevildiğini hissedemedi. Sesini çıkaramadı. Cennet vaat edilmişti sabretme karşılığında. Zamanla değişir ve düzelir dendi. Dendi de dendi tüm her şey.
Karnından sıpası, sırtından sopası eksik olmadı. Bir deri bir kemik kalmıştı bedeni. Ruhu da bu dünyada değildi zaten. Çocuklarına kol kanat gerdi, onlar için yaşadı. Öyle de suskunluğunu korumuştu. Ne zaman ki kızının on beşinde kocaya verileceğini duyduğu anda yeminini bozmuştu. Aynı kaderi yaşamamalıydı kızı. Suskunluğunu bozuvermişti. İşte o an kocası boğazına düğümlenmişti. Azrail’i olmuştu kadının. Ölüm yolculuğuna misafir edilecekti. Omzundan inmeyen ölüm meleği sedyeye yatırmıştı kadını. Onun başında da bir kadın. Müdahale eden de bir kadın. İçinden geçenleri bir kendisi biliyordu. Vah zavallı neler yaşamıştı? Bu hale kocası getirmişse, sevilip de şımarıklık yapan kadınların nazını düşündü bir an. Her gün türlü türlü kadınlar görüyordu. Kimi mutlu, kimisi mutsuz. Kurtarmaya çalıştığı kadının gözleri parlıyordu. Umutsuzluğa rağmen açan çiçek gibiydi. Göz çukurları derin kuyu, parmakları buz gibiydi. Bu saatten sonra verilecek sevgi bile ısıtamazdı çiçeği. Ateşin çemberinden geçmişti. Omzuna gömülü ağrılarla baş etmişti dertler kerhanesinde kim bilir. Kendine güven geldiğinde tedirgin güvercin misali kanatlanmıştı ölümü göze alarak.
Müdahaleler esnasında ruhu kanatlandı ve kendini izlemeye koyuldu. Herkesin kendi bedenindeki çırpınışları gördükçe o yatanın kendisi olduğunu biliyor muydu? İçinde katmerleşen dertleri göğsünde dikenleşmişti. Etraftaki boğuk konuşmaları duyuyormuşçasına sendeliyordu sedyede. Elini sıkmıştı bir ara kurtarıcı kadının. Acaba kurtar yada kurtarma demek istiyordu. Direnişi hisseden kurtarıcı kadın ‘‘Geriye döneceksin, yaşamalısın çocukların için’’ dedi içinden. Saniyeler içinde yüzülürken çırpınışları görüldü parmaklarında. Akciğerleri havayla dolarken, yüzü güller gibi açmıştı. Ruhu bedenine kavuşmak istiyordu adeta. Yaşama sevinci miydi? Atımlar canlanırken gözyaşlarını siliyordu umutla kadının. Etrafındakiler sevinirken kadın mutlu muydu acaba? Kurtarıcılar mutluydu. Anneyi yavrularına iade etmek gibisi var mıydı?
Kadın bir kadınının yaşamasına sevinmişti. Son bir kez şans verilmişti kadına. Yaşayan sevinecek mi? Kızı için savaşacaktı belki de. Çırpınışları fayda verir vermez çabalayacaktı. Ruh bedene kavuşunca mı yoksa ayrıldıktan sonra mı düğün bayram olur?