Hiç bir kalem gönüllüsü tanımıyorum ki amansız bir boş vermişlik hastalığına tutulsun, yanan gönüllere kelamıyla şifa olmasın. Ama her söz kifayetsiz, her harf yarım yamalak yaralı… Ama yine de susamıyor insan, görmek duymaktan daha çok acıtıyor.
Bir çocuğun parçalanmış bedeni neyi ifade ediyor size? Bin kitaba sığmayacak kadar çok şey anlatıyor. Bir annenin, babanın avucundaki kan inan, benim sustuğum yerde çığlık atıyor. Çünkü yok, tarif edilemeyen koskoca bir hiç var artık, yastığa başını koyamayan bir millet var artık, her satırda kan var.
Bir çocuğun saçı taranmazsa, bir öğretmen defter açamazsa, bir kelam gönüllüsü yazamazsa, yazıktır bu devrana, yazıktır bu yangına. Kirlenmiş suretimizi artık yazıya dökmekten başka çare yok. Ben yazmakla sende ne yükümlü isen hele buyur, vicdanını görelim. Biz çok rahatız, vallahi billahi çok rahatız. Sanki dünya sadece bizim penceremizden ibaret, sanki acı sadece mısralarda yer alır ve savaş sadece tarih kitaplarında anlatılır. Bizim çocuklarımız parklarda koşarken, Gazze’li bir çocuk hangi enkazın altında kaldığını bilmeden göçüyor dünyadan. Serzenişlerim kimseye değil aslında, ama herkes bir şeyler yapmalı, elimizden ne geliyorsa.
Ama biz çok rahatız, gerçekten rahatız. Telefon, tablet şarjda, gönlümüz güvende ve gündemimiz yoğun, herkes birbirine acı çektirmekten, ayağına çelme takmaktan bahsediyor, kendi içimizde bile bir değiliz. İşte gündemimiz bu… Yine mi bomba düşmüş ve sonrasında devam ediyoruz sohbete, yemeğe, gülmeye. Vicdanlarımızda konforlu koltuklar da, zihinler de pas tutmuş, çünkü alışmışız.
Ve hala dua ediyoruz, değil mi? Ama merak etmeyin, onun da sorunu çözülmüş ve dilimiz alışkanlıktan dönüyor artık, gözümüz yaşarmıyor, içimiz titremiyor, ama bunları yerine getirenler hep mazlumlar oluyor. Biz içimizi rahatlatıyoruz.
Ama Allah mazlumun göz yaşını bilir, sessizliğini duyar, kalbi enkaz altında atan yetimi görür, O adaleti geciktirse bile, zalimin hesabı yanına kalmaz. Ve biz hesap gününde “Neredeydin?” sorusuna “Paylaştım ya… Yazdım ya… Üzüldüm ya…” diyebilecek miyiz? Yoksan başımız yerde mi olacak, vicdanı olan herkes gibi?
Ne olur artık susmayalım! Çocukların öldürüldüğü dünyada susulmaz. Haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmayalım. İmtihanımız vicdan aynamız olsun ve biz o aynaya bakınca kendi yüzümüzü görelim. Utanç kaplamış her yanımızı, başımızı dik bir şekilde göğe kaldıralım. Konforumuzu bozalım, vallahi billahi vebali büyük olur ve her susan susuz kaldığı günü bulur. Kuyumuzu dolduralım, gözü doymazlar taşla kuyuyu dolduracak belki de ama, herkesin o kuyuyu berrak kalması için taşı durdurma görevinin var olduğunu bilelim, bilinçlendirelim.