Kaptan ve Tayfaları

Murat Şaşzade 244 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Sevgili okurlar, bugün bir hakikat yolcusunun toplum içinde karşılaşacağı zorluklarla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim. Nereden gelip nereye gittiğiniz ve kim olduğunuzla ilgili farkındalığınız arttıkça, çevrenizde kendinden haberdar olmayan insanlar gözünüze daha çok batar. Böyle insanların ortak özelliği, sadece yemek, içmek, çoğalmak ve tüketmek amacıyla yaşamalarıdır. Kısaca bu tür insanları hakikat yoksunları olarak adlandırabiliriz. Hakikat yoksunu sıradan insanlar gelişme basamaklarının en alt düzeyinde oldukları için hakikat yolcularının duygu, düşünce ve davranışlarını anlayamaz ve onları ötekileştirir.

Bir hakikat yolcusu, gelişme basamaklarını birer birer çıktıkça, kendini sıradan insanlar arasında yalnız hisseder. Çevresindeki hakikat yoksunu topluluk ya onu kendilerine benzetmeye ya da aşağılayıp etiketleyerek tecrit etmeye çalışır. Bu bakımdan hakikat yolcusu ile diğer sıradan insanlar arasındaki ilişkiyi kaptan ve tayfaları arasındaki ilişkiye benzetiyorum. Kaptan, gemide tayfaları ile belli bir mesafe bırakmak zorundadır. Onlarla çok samimi olursa, disiplini sağlayamaz ve bu yüzden geminin seyri ile yönetiminde bazı sorunlar doğar. Tayfalara çok mesafeli olursa, bu kez doğabilecek katı disiplin ortamı yüzünde geminin verimli bir şekilde yönetimini gerçekleştiremez. Tayfalar huzursuz olup kaptanın otoritesini tanımayabilir. Bu nedenle, kendisi ve tayfaları arasında geminin seyrini tehlikeye düşürmeyecek güvenli bir mesafeyi belirler. Onların arasına bir tayfa gibi karışamayacağı için geminin en yalnız adamı kaptandır.

Hakikat yolcusu da, değerleri olmayan ve başkalarının veya toplumun aşıladığı fikirleri kendilerine aitmiş zanneden, dogmatik düşünen farkındalık yoksunu yığınlar içinde tıpkı bir kaptan gibi davranarak diğer insanlarla arasında güvenli bir sınır belirler. Onların kendisine karşı oluşabilecek önyargılarından, aşağılamalarından ve tepkilerinden korunur. Sıradan insanlarla bir araya geldiğinde, bir şey öğrenemeyeceği, fikir alış verişi yapamayacağı ve yeni bir bakış açısı kazanamayacağı için kendi düşüncelerini onlara ifade etmez; duygularını onlara açmaz. Bilir ki, hakikat yoksunu böyle insanlar arasında düşünmek hoş karşılanmaz. Hakikat yolcusu, arayış içinde bir insan olduğu için düşünmek yerine basmakalıp bilgileri benimseyen ve doğru bildiklerini sorgulamayan insanlar arasında sıkılır. Her insan kendisine ayna olacak ve bir şeyler öğrenebileceği bir başka insana ihtiyaç duyar. Hakikat yoluna giren bir kişi ise, bu yolda ilerledikçe kendisine ayna olabilecek insanların azaldığını fark eder. Bu, onda kalabalıklar içinde yalnızlık ve adeta bir mahkûmiyet duygusu uyandırır. İlk başta bu yalnızlığı kendisine verilen bir ceza olarak hissetse de hakikat yolculuğunda ilerledikçe bir ödül olduğunu anlar. Çünkü sıradan insanlardan uzaklaştıkça, onların değer yargılarını, beğenilerini, inançlarını ve kalıplaşmış düşüncelerini de terk eder. Bu varlık bilincinden yokluğa doğru hakikat yürüyüşünde, kişi diğer insanların kendi benliklerine ne kadar tutsak olduklarının farkına varır.

Hakikat yolcusu kendi benlik limanından cesurca ayrılıp özüne doğru cesurca yol alırken, diğer sıradan insanların hedefine ulaşmasında engel olabileceğinin farkına varır. Bu yüzden, kendi benliğinin esiri olan herkesi kim olursa olsun geride bırakır. Yolun başında, çevreyle ilişkisi kesildiğinden ve yalnız kaldığı için üzülen hakikat yolcusu, yalnız seyir etmenin bir nimet olduğunu fark eder. Artık, kendisi gibi hakikat yolcularıyla karşılıklı gelişmeye dayalı dostluklar kurar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version