Penceresiz zindanlara sürgün yemiş yüreğim,
Güneşten uzak bir hayatın efendisi gibiyim.
Gözlerim uyku ile uyanıklık arasında gelip gidiyor.
Her yer aynı hüzün rengi ile boyanmış.
Hiç masum değil gülen yüzü günün,
Elleri soğuk, çok üşümüş sevginin.
Saklanmış bir köşeye sanki huzur.
Bir ses bekliyor kulaklarım,
Muhabbeti sımsıkı kollarının arasına alıp kucaklayan.
Belli ki sırtını çoktan dönmüş mutluluk,
Dizleri kanıyor belki, belki takati kesilmiş gelemiyor,
Belki de yolunu kaybetmiş.
Göçmen kuşların yanaklarından süzülüyor ıstırabı yalnızlığın.
Sessiz gecelerin karanlığında belli belirsiz soluğu rüzgarın.
Irmaklar boyu koşuyor var gücüyle kalbi ağzında bir karınca.
Güneş doğuyor sırtında kamburuyla yarınlara.
Gölgeler bulutlara yük olmuş,
Arıyor gözlerim aydınlık yolları.
Görüyorum hasret konmuş yüreğine göçmen kuşları.
Rüzgar yanaklarımı sıyırıp geçiyor,
Selam veriyor takatsiz karınca.
Sanki ümidin ayaklarına prangalar vurulmuş,
Fakat herkes ve her şey ayak izlerini bırakıyor şehrin en görkemli sahnesine.
Mükemmel olmuş, kaleminize sağlık.