Karanlık, daracık bir tünelin kapısında duruyorum. Bana, “bu tünelden geçersen, hayatında görmediğin güzellikleri göreceksin.” diyorlar. Ama ben Tünelin içine bakamadım. Her insan gibi, çok korktum, o karanlık tünelden. Çünkü tünelin içinde neler olduğunu bilmiyorum…
“İyi bir insan ol ki ismin iyi anılsın… İnsanlara yararın dokunmasa, bir cesetten ne farkın kalır?.. Sararmış solmuş bunca ot arasında, inadına yemyeşil kal, yemyeşil, yemyeşil!” dedi rüyamdaki ses.
Güneşin şualarının, yanaklarımı okşayışını hissederek uyandım. Bir porsiyon sevinç düştü yüreğime. Yataktan kalkıp pencereyi açtım. Bahçemde pembe begonviller açmış. Kadife çiçekleri, sarı renkleriyle gökyüzünde asıllı olan ayı çağrıştırıyordu.
Turuncu kuş çam ağacıma konmuş. İlahi bir rüzgar hafifçe dokunuyordu yeni dünya ağaçlarına. Ve rüzgarın dokunuşuyla ağaçlar raks ediyordu. Mavi, beyaz kelebekler papatyadan papatyaya uçuşuyordu.
Tam bu sevinçli anda, telefon çaldı.
Arkadaşım,
“Dostumuz Ece, beyaz bir kuş olup sonsuzluğa kanat çırptı!” dedi. Bir bomba düştü beynime… Dün gördüm, dün konuştum, planlar yaptık!
Hayat benim için durdu. Güneş ısıtmaz oldu, yüreğim dondu. Daha gençti, sağlığı da iyiydi.
Ruhu neden bedenine küstü? Öldüğüne inanamıyorum! Ölüm yakışmaz ona…Onu ne kadar çok sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum… İnsan öldükten sonra nedense, güzelleştikçe güzelleşir gözlerimizde!
Keşke onu hiç incitmeseydim. İncir çekirdeğini doldurmayan şeyler için onu üzmeseydim… Bu acıya katlanmanın bu yolunu aradım ama bulamadım.
Başımı avuçlarımın içine aldım. Yaşam ve ölüm üzerine düşündüm:
“Arkadaş, uykumuz, ölümün kardeşidir… Bu kardeşe bak o kardeşi anla!” demiş Mevlana. Acaba insan ölmeden önce, öleceğini hisseder mi? Evrende ölümden kaçabileceğimiz bir yer var mı?.. Ben nerede ve nasıl öleceğim? Zehirli bir okla vursam ölümü, acaba ölür mü? Hastalığı, yaşlılığı idam edebilir miyim? Ölümü sevip, okşasam, rüşvet versem…
Sonra ölüme seslendim:
“Ey ölüm! Sen karanlık bir kuyusun. Bana kendini anlat, bilinmedik bir yönün kalmasın…”
Cevap verdi ölüm:
“Ben iyi-kötü, yaşlı, bebek, zengin- fakir demeden, birdenbire vururum tabancamla. Eyy insan! Sakın beni unutma! Yaşam neredeyse, ben de orada… Hayatın sonu ölümdür, ölümün sonu yaşam…” dedi zemheri dişli ölüm ürkütücü sesiyle.