Mevsimlerden kış ayıydı. Bu mevsimin henüz ikinci haftasında, güneşin üstünü derin bir tabaka örtmüştü. Buna istinaden her kış olduğu gibi Kardelen ve Hercai adında iki tane kır çiçeği açmıştı. “Süt gibi beyaz” anlamına gelen, rengi ve görünüşü ile saflığı anımsatan Kardelen ve Menekşe türünden olup “Aşkı çağrıştıran” bir kır çiçeği olan Hercai’nin, birbirlerine karşı beslediği derin bir aşk vardı. Sadece kış aylarında beraber açıyorlardı ve bahar mevsimine karşı bir hayli dayanıksızlardı. Yine de baharı görmek en büyük istekleriydi. Bu isteğin doğrulttuğu heyecanın yansıması sonucunda Kardelen, Hercai’ye tekrar bu konuyu açtı: “Gel bu baharda seninle beraber açalım. Hep o beklediğimiz manzarayı beraber tadalım ve tüm çiçekler imrenerek aşkımıza şahit olsun” dedi. Hercai de bu isteğe “Bunu her şeyden çok isterim” diyerek cevap verdi. Birbirlerine orada bir söz verdiler ve beraber uykuya daldılar…
Aradan iki ay geçti ve bahar havası gelmişti. Kardelen havayı hissetti ve tatlı bir aroma kokusu yayarak açtı. Ardından hemen etrafına bakındı ve gözleri Hercai’yi aradı. Gördüğü manzarası ise onu derinden yaralamıştı. Diğer tüm çiçekler açmıştı fakat Hercai kendisi gibi baharda açmamıştı ve onu yalnız bırakmıştı. Hercai verilen sözün ağırlığını, sebep olacağı derin tahribatı hesaplamamıştı. Bahar ayında birlikte açıp ölmeyi göze alan Kardelen gibi cesaretli olamamıştı ve onu bile bile bilinmez bir yolculukta tek bırakmıştı. Kardelen çaresizliği iliklerine kadar hissederken o sıra ise güneş açmaya başlamıştı. Güneş ışınlarına karşı bir hayli dayanıksız olan Kardelen’in bedenini sıcaklar acı içinde kavururken, gözlerinden yaşlar süzülerek Hercai’nin her zaman bulunduğu noktaya doğru dönüp konuştu: “Eğer bana ihanet etmeseydin, gökyüzünü aralayıp, beraber yıldızları izleyecektik. Bedenimizi yakan güneşe rağmen baharın gelişini beraber kutlayacaktık. Tüm bunları hayal etmiştik fakat sen beni burada tek başıma bıraktın. Göğsümün içi en derinden yırtılırcasına acımaya, nefesim düzensizleşmeye ve sensiz bu yerde yabancı gibi hissetmeye başladım. Her şey artık anlamsızdı ve artık bu açık yara kapanmazdı. Dayanma gücümün sonuna ulaştığım için toprak beni en saf haliyle içine çekmek istemeye başlamıştı. Bahtım ölümün gölgesinde raks ederken, bilincim de kapanmaya başladı. Bütün gerçekler saydamdı ve ruhum buna karşı direnmiyordu. Artık huşu içinde kendimi ölümün kollarına bırakıyorum çünkü biliyorum ki, beni tamamlayan diğer yarım olmadığı sürece hep eksik kalacağım.” dedi boynunu bükerek soldu ve hayata gözlerini yumdu. O gün bugündür Kardelen her zaman “saflığı” temsil etti Hercai ise “aşkını yarıda bırakan” biri olarak anıldı…