Kaybettiğim Duygular

135 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Kirlenmeye mi geldik dünyaya, yaralanmaya mı, yara almaya mı? Neden geldik bu denli acı yüklü, acımasız, ölümcül, ölüm dolu dünyaya…

Temiz mi doğduk gerçekten. Her doğan çocuğun ruhunda derin bataklıklar var mıydı yoksa, bu kadar insanı dünya mı kirletti.

Ben de bir insanım. İçimde bazen acımasızlıklar doğar, bazen kendime bazen herkese bazen de bazılarına acımasızlıklar…

Ne zaman kirlendim bu denli, kim olursam olayım, sormalıyım bu soruyu kendime. Daha dün bir çocuktum, muhtaçtım, açtım, güçsüz ve ufacıktım. Ben mi tam büyümedim, benimle mi büyüdü bu kirli düşünceler, var mıydı bende ben çocukken yoksa, sonradan mı kazandım. Acaba daha çocukken mi ölmeliydim temiz kalmak için, hiç büyümemeli miydim temiz kalmak adına.

Acırlardı bana çocukken vurulsaydım, gözyaşı dökerlerdi acı duysaydım, küçükken ölseydim iyi mi olacaktım yoksa kötü olmaya fırsatım mı olmayacaktı, masum diye cennette kuş bile olacaktım belki. Peki, beni bu hale getiren nedir. Ağzımızdaki lokmayı paylaştığımız o hallerden, makamlar için savaştığımız, para için şımardığımız, üstünlük gösterdiğimiz bu hallere kim bizi nasıl getirdi. Ya da biz kendimizi bu hale nasıl soktuk.

Bu kadar kirli düşüncelerin, işkencelerin, kötülüklerin asıl sorumlusu kim. Her insan masum doğmadı mı, hangi çocuk öldü diye sevindik, hangi çocuğun gözyaşını silmek için yeltenmedik?

İnsanları kötü eden düşünceler, insanları öldüren düşünceler, ölümcül silahlar üreten, yok etmeye, kendilerini haklı çıkarmaya, bazı dünyaları karartmaya amaç edinen düşüncelere, bu denli masum doğan çocuklar nasıl sahip oldu. Hem de toplumun en zeki ve başarılı insanları bunlar…

Peki, bunu insana yaptıran şey nedir? Kötü eğitim mi, anne-babanın eksikliği mi, toplumların düşünce ve inanç biçimleri mi yoksa her insanın doğumu ile insanda doğan, insanın ruhundaki kötü kırıntılar mı? Masumiyeti barındırdığı gibi her insan, kötülükleri de mi barındırmakta?

Bizi iyi edecek olan nedir peki?

Yüzyıllar boyu süregelen gelişim dünyasında, eğitim en önemli faktör olmuştur. Eğitim ne kadar geliştiyse, insanın yaşam kalitesinin artmasıyla birlikte, insanın insanları toplu ölümlere götürdüğü etkenler de o kadar arttı. Gelişmek, modernleşmek, bilim insanı olup ilim ehli olmak, insanın içindeki kötü duygu ve bataklıkların düzelmesine yeterli olur mu peki?

Geçmiş dönemleri anlatan tarih kitaplarına baktığımızda, insanın rahat yaşaması ve lüks hayat sürmesinin yanında, insanın insanı öldürmesi, işkence etmesi, sürekli daha büyük silahlarla toplu ölümlere neden olunması gibi düşünce yapılarının hiç değişmediği, aksine kötü anlamda geliştiğini söyleyebiliriz.

Dünümüzde, bugünümüzde ve kuvvetle muhtemel yarınımızda savaşların, ölümlerin, işkencelerin, sayılmayacak boyuta varılmış insanlık suçu düşünce yapıların olduğu ve olacağı açıktır. Bunlara sebep olan insanlar aslında dünün, bugünün ve yarının çocuklarıdır. Peki, insanlık bu denli gelişirken neyi unuttu?

Evet, okuduk ama, ilim sahibi olmak için değil, ekmek sahibi olmak için okuduk. Yani dünyanın bize verdiği ömür serüveninde, rahat etmek için okuduk sadece. Eğer hakikatte kendimizi doğru, iyi, edep, ahlak ve dürüst bir dairede yetiştirmek için okusaydık, sadece meslek edinene kadar değil, bir ömür boyu okurduk. Çünkü, gelişen dünyaya ayak uydurabilmek için sürekli okuyup öğrenmemiz lazım. Onun içindir ki, şuanda gelişen teknolojiyi gençlerimiz hatta çocuklarımız kullanabilirken, belli bir yaşını doldurmuş insanımız kullanamamaktadır.

Peki, tek sorun okumamak mı? Hayır.

Bir de işin ruhani kısmı var.

Her neye inanırsanız inanın, insanın etkisinde olduğu nefsani ve ruhani duyguları var. Nasıl ki insanın cehaletini ilim terbiye diyorsa, nefsani ve ruhani duyguların da başka terbiye metotları vardır.

Bu duyguların öğretmenleri ise, gönül erbabı insanlardır.

Bana göre dünyanın bu kadar acı ve kötülük barındırması, insanlığın tek kanatla uçmaya çalışmasıdır ki, her defasında da yere çakılmaktadır.

Gönlüne vicdan ve merhameti yerleştirmiş, bu duygularını aklın ötesine koymuş hiçbir insan, bir silah üretemez. Ne insanı öldürmek için ne de başka bir canlıya zarar vermek için.

Ama sadece ilmin etkisinde olan sözde modern insanlar, harika işkence metotlarıyla, teknolojide çığır açmaktalar.

Masum doğan çocuklarımıza yaptığımız kötülük veya onları yetiştirmekte gösterdiğimiz eksiklik, onların merhamet duygularını ve vicdanlarını yok edercesine geçim sıkıntısı derdine düşürüp, sadece çıkar amaçlı ilmin kölesi etmemizdir.

İlmi kendi çıkarları doğrultusunda öğrenen hiçbir millet, gerçek manada evrensel olamaz. Hele ki, duygularını bastırmış, vicdan ve merhametini yok etmiş insanlar, ne gerçek manada özgür olabilirler ne de gerçek manada insan…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version