Yanmasaydı gönlümüzde hasret ateşi,
Bu kadar iyi, bilir miydik sevmeyi?
Bilinmez yaşanmamışlar. Korkutur denemediklerimiz. En güzel meraklar bile ilk denemede heyecan verir. Yaşadıkça öğrenir, öğrendikçe güçlenir, güçlendikçe bilenir, bilgeleşiriz.
Sevgiyle doğuyoruz, sevilerek büyütülüyoruz. Vıcık vıcık, yapış yapış hem de. Avrupalılara soruyorlar; “Türklerin en çok nesine şaşırıyorsunuz?” cevap çok çarpıcı, başkalarının çocuklarını sevmelerine. Başkalarının çocukları, ne acı bir ifade, oysa biz çocuğu hepimize hediye görürüz, öyle eğitildik, öyle öğretildik.
Efendimiz (s.a.v.) çocuk sevmeyene görev vermekten uzak durmuştu. Yolda geçtiği yerlerde oyun oynayan çocuklardan birinin eksik olduğunu fark edecek kadar çocuklara dikkat ve şefkatle bakardı. Hatta bir gün bir çocuğu göremeyip nerede olduğunu sorduğunda, kuşu öldüğü için üzgün cevabını alp kuşu için çocuğa başsağlığı dilemeye gitmişti.
Biz bu kadar ince gönüllü, şefkat yumağı, merhamet timsali bir Peygamberin (s.a.v.) ümmetiyiz. Başkalarının çocuğu olmaz, çocuk dünyaya emanet gelir, nimet olarak verilir. Seve seve büyütülür. Parkta, yolda, otobüste, vapurda ağlayan bir çocuğu tüm kalabalık beraber susturur. Şebeklik yapılır, çantalar kurcalanıp dikkat çekici nesneler bulunur, kısacası herkes seferber olurdu mu desek acaba? Şimdilerde kulaklıklar, ağlayan çocuğu duyurmaz oldu. Gözler telefonlarda, yorulan anneler fark edilmiyor. Daha acısı, çocuklar annelerle sokaklarda, arabalarda, otobüslerde değil.
Eskisi kadar çocuk yok etrafta, hele bebek. Sabahtan çıkıyorum bazen sokağa, bir bebek düşer nasibime severim diye, park, sokak bir bebek göremeden dönüyorum. Hamile bir hanım gördüğümde ki burası zaten küçük bir ilçe, doğumuna kadar takip ediyorum üç beş aya bebek görürüm diye. Suya susar gibi bebeğe, çocuğa, selama, sohbete özetle insanla, sıcacık gerçek insanla, gerçek iletişime hasret çekiyor yürekler.
Başkalarının çocukları, dedikten sonra, çocuk sesi gürültü oldu. Yaramazlıkları göze battı. Büyük anneler, anneanne, babaanne derdik, torun zahmetine katlanamaz oldular. Kendi çocuklarını bakıcıya verip çalışmış, emekli olmuş hanımlar, şimdi büyük anne konumundalar. Zaten yorgunuz, biz verdik, anneleri de versin diyorlar. Evet o da bir sektör sonuçta, evde çocuk bakan hanım sayısı kreşlere kafa tutacak kadar çok. Amma çocuk bu,+ kan kokusu çeker. Canından olandan ilgi bekler.
Kendisine bakan gözde, kızgınlığı, korkuyu, hüznü, şefkati, sevgiyi, yakınlığı bir saniye de ayırt eder. Masum yüreği duygu ayrıştırıcıdır aynı zamanda. Onu kandırmak mümkün olmaz. Benim buna inanmamı istiyor, o zaman üzmeyeyim onu, inanmış olayım der çoğu zaman.
Çocukların azaldığı dünyada, yarınlar tükeniyor demektir. Araştırmalara göre 2050’den sonra normal yolla anne – baba olmak imkansız hale gelecekmiş. 15 yıl önce ülkemin öncelikli konusu doğum kontrolüydü, şimdi ise en az üç yapın teşvikleri. Ve nihayetinde asla 100 milyon nüfusa ulaşamayacağımız gerçeği.
Önce dünyayı küçük köy haline getirdiler. Ulaşım saatlik, iletişim saniyelik oldu. Sevgilinin saçının teline kavuşmayı vuslat sayarken, görüp dokunmayı bir tuşa, temasa indirdiler. Duygular dantel dantel desen desen iken, şehvet ve nefrete dönüştürüldüler. Sayısız nimeti tatlı tatlı yaşamak varken, itişip kakışıp hırlaşmaya götürdüler. Çeşit çeşit güzel kelime ile yavaş yavaş hal anlatılırken, takır takır kuru kırıcı gürültülü sözlerle savaşan ruhları, çoğalttılar.
Korkuyorum, bizden sonrakiler ne görecekler güzellik adına. Neyi hissedecekler sevinç adına. Yaşamak anlamını yitirdikçe ne için uyanacaklar, nasıl uykuya dalacaklar. Dünya daha hızlı dönüyor artık, insanlık daha fazla öğütülüyor.
Zamanın hızlandığı, ömrün kısaldığı günlerdeyiz. Gayreti çoğaltıp, daha çok gönle girmeyi başarmalıyız. Hayat sadece yüreğindeki güzellikleri sunduğun zaman sana güzellikler getirir, senin şarjın sevgiden olur, paylaşmak çoğaltmanın en kestirme yoludur.
İnsanların arabesk nidalarla insana güvenilmez sözlerini, önce bana güven, kendine güven, güven dağılmış altın sandığı ise her gönülden bir bir topla, yeniden doldur hazineyi, yarında doğacak çocuklarımız için bu kaçınılmazdır. Emaneti ziyan ettiler, biz elimizden geleni yapmalıyız, geleceğimiz ve milletimiz için. Hadi bir gayret…
Sevdik, sevebildik, yaşadık biz mutlulukla,
Sevmeyi kaybedersek, kaybolur insanlık da…