Kaygı, Kuruntu – Düşünce Yapısı

İbrahim Halil Özdemir 378 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

İnsanız icabında hepimiz, bir damla meniden meydana gelmiş bir şişe kan ve bir parça kemiğiz. İçimizde biriken şeylerin yarısından fazlası hayallerimiz, yarısı da yaşanmasını istemediğimiz şeyler. Kısacası kaygı ve kuruntular diyebiliriz.

İnsanın psikolojisini etkileyen en önemli etkenin düşünce yapısı olduğunu kuşkusuz bilmeyen kimse yoktur. Ancak buna rağmen en çok da düşünen toplumlardan birisiyiz.

Yüce Mevla kutsal kitabında beyan etmiş: “…Hiç düşünmez misiniz?” (Saffat Suresi, 137-138. Ayet) Bizler bunu öyle yanlış anlamış görünmekteyiz ki her şeyi düşünmenin içinde yerimizi almış vaziyetteyiz. Mesela bir ortamda oturmuşken aniden sessizleşmek ya da bir yere uzun uzadıya dalmak, o esnada zihnimizin içinde yer alan, bizleri olur olmaz yerlerde rahatsız eden kuruntularımızdır. İnsanı en çok yıpratan kuruntu ve düşünce yapısı ise yine kuşkusuz “ya şöyle olursa, ya böyle olursa, ya böyle olmuşsa, ya olmamışsa” gibi sözlerden meydana gelen düşüncelerdir. Bizi üzecek şeyler, yaşadığımız şeylerdir. Yaşanmamış şeyler zihnimizi işgal edip moralimizi ve günlük yaşantımızı etkilemesine neden müsaade etmekteyiz? İcabında daha yaşanmamış. Neden yaşanmış gibi kendi kendimizi mahvediyoruz?

Ne çok kaygılarımız, kuruntularımız var. Oysa dünyaya geliş amacımız belliydi. Gelip insanca yaşayıp görevlerimizi yerine getirip bu diyardan göç gidecektik. Bizi bu düşüncelere iten sistem de olsa, ekonomi de olsa, yine de kendi kendimizi bu düşüncelere kurban etmemeyi ciddi manada öğrenmeliyiz. Gününüzü, haftalarınızı, hatta aylarınızı bile mahvedecek yegâne problem, yaşadığınız problemler değildir.

Yaşadığımız olumsuz olayların zihnimizde yer bıraktığı düşünce grafiğidir. Kaygılar kendisine kurban belirler. Belirlediği kurbanı boğazlamadan önce yavaş yavaş derisini yüzer. Burada yüzülen deri, insanın hayattaki mutluluk oranıdır. En sonunda insanı intihara ve depresyona sürükler. Çok dikkat etmek gereklidir. Kaygı, kuruntular sadece yaşanmamış birkaç düşünceden meydana gelmektedir. Hem düşünce icabında, gerçeğe dönüşen bir şey yok. Düşünüp kendimizle kavga etmenin hiçbir faydası yoktur. Şükür etmeyi, sükût etmeyi, dua etmeyi bir de mücadele etmeyi asla bırakmamak gereklidir. Ülkemizde kuruntu ve kaygının en çok olduğu kesim kuşkusuz genç kesimdir. Yaşanan dünya ekonomik buhranı ve ülkemizin bulunduğu coğrafya, insanı en çok kaygılandıran sebeplerden birkaçıdır. Üniversite mezunu gençler atanabilmeyi, atanan gençler yerini değiştirmeyi düşünmekle yaşadıkları hayatın lezzetini kendi kendilerine zehir etmektedirler. Bir taraftan haklı olsalar da düşününce hiçbir değişiklik olmayacağını unutmamalılardır. Ve asla mücadeleden vazgeçmeyip gerisini Yüce Mevla’nın takdirine bırakmaları, kendilerinin yaşadıkları hayattan daha çok lezzet alacaklarını gözler önüne serecektir.

Kaygı bir kurt gibidir. Kurt bir yaraya dadanınca onu yavaş yavaş bitirir. Yine Yüce Mevla, Kur’an-ı Kerim’de bizlere “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm Suresi, 39. Ayet) buyurmuştur. Bu ayeti düşünerek kendinizi motive edip psikoterapi uygulayabilirsiniz. Veyahut bir problemle yaşamaktasınız; o problemin hayatınızdan asla gitmeyeceği, o problemden kurtulamayacağınız düşüncesi muhakkak zihninizi meşgul etmiştir. İşte o zaman da kendi kendinize şunu yineleyin: “Bu problem benimle beraber dünyaya gelmedi ki benimle beraber de mezara gelsin. Er ya da geç bu problemden kurtulacağım ve her şey güzel olacak.” Bakın, bu düşünce yapısı bile insanın hayatta duruşuna ve mücadelesine katkı sağlar.

Fazla söze ne hacet derler. Uzatmadan sizlere kaygısız, kuruntusuz, sizleri motive edecek ve en sonunda istediklerinize ulaşacağınız bir hayat dileyerek Allah’a ısmarlıyorum.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version