Hızlı bir bakış açısıyla ilerleyecek olursak Anksiyete kelime olarak endişe, kaygı bozukluğu anlamına gelmektedir. Bazı kuramcılara göre ise iç çatışma sonucu öğrenilmiş davranıştır. Anksiyete tek bir başlık altında değerlendirilmemekte, kendi içinde Panik bozukluk, agorafobi, özgül fobi, sosyal kaygı bozukluğu, seçici konuşmazlık, yaygın kaygı bozukluk, ayrılma kaygısı bozukluk, başka bir sağlık durumuna bağlı kaygı bozukluk, maddenin/ilacın yol açtığı kaygı bozukluk, başka türlü adlandırılamayan kaygı bozukluk gibi birincil kaygı bozuklukları olarak adlandırılmaktır (2016, DSM5). Bunların yanı sıra kaygı bozukluğuna sebep olan ve kaygı bozukluğu ile ilişkili olan rahatsızlıklar vardır. Bunlar; OKB, TSSB, ASB, Çekingen Kişilik Bozukluğu, Majör depresif bozukluk, Somatizasyon ve hastalık kaygısı bozukluğudur (2016, DSM5).
Anksiyete (Kaygı) bozukluğunu ve temel kaygı semptomlarını incelediğimizde bir hastanın birden fazla kaygı bozukluğu tanısını taşıyabileceğini unutmamak gerekir. Kaygı bozukluklarının en belirgin özelliği bireylerin kendini yetersiz hissetmesidir. Bu düşünceye bağlı olarak gerçek, rasyonel olmayan korku ve kaygılara kapılması rahatsızlığının türünü ve derecesini belirlemektedir. Bireylerde birçok olumsuz konu ile ilgili genel ve dağınık bir korkuya, kaygıya bağlı duygu sistemi görülür. Buna örnek olarak bireylerin çevrelerini ya da duygularını denetleyememe hissi kaygı ve korku seviyesini arttırır diyebiliriz. Kaygı bozukluğu tanılarını sergileyen kişilerin geçmişinde en az bir kere depresyon veya kaygı bozukluğu yaşadığını belirtelim. (Brown & Barlow, 2002; Kessler, Berglund ve diğerleri, 2005).
Kaygı bozukluğunun psikolojik açıdan nedensel etkilerini araştırdığımızda klasik koşullamanın önemli bir rol oynadığını görmekteyiz. Çocukluk yıllarımıza ve algılarımıza geri dönelim. Zihin gelişimimiz, algılarımız doğum öncesi başlamakta ve ölüme kadar devam etmektedir. Ailelerin bilinçsizce çocuklarına yaşattıkları anne- babayı görememe kaygısı çocuklarda güven problemi oluşturmaktadır. Anksiyete nedenlerinin başında güven kaybolması gelmektedir. Bu örneklere ek olarak ‘Orası karanlık gitme’ , ‘orada öcü var’ , ‘kötü adam geliyor kapat gözlerini, uyu çabuk’ gibi cümleler ile bilinmezliğin korkusuna maruz kalan çocuklarda Anksiyete tanısı fazla görülebilmektedir. Hemen hemen tüm ruh hastalıklarında ve örneklerde olduğu gibi Anksiyete’nin de temeli zihin gelişimine dayanmaktadır. Yetişkinlerde olumsuz duygulanım kendini nörotizm olarak göstermektedir. Nörotizm kişilik özelliğinde en yoğun rolü oynayan beyin yapıları; limbik sistemde ve korteksin bazı bölümlerinde bulunmaktadır. Tedavisini sağlayan nörotransmitter maddeler GABA, norepinefrin ve serotonindir.
Sonuç olarak Anksiyete kendi başına bir endişe hastalığının yanı sıra bir çok alt başlığa ve türe ayrılmaktadır. Bireylerin duygu ve düşünce sistemine bağlı koşullamalar sonucu oluşmuştur. Bireylerde Anksiyete ile oluşan yoğun rahatsızlık ilaçla ve Psikolojik destekle giderilebilmektedir.
Anksiyete’nin psikolojik tedavisinde bazı bilişsel yeniden yapılandırma teknikleri kullanılabilir. İlaçla tedavisinde ise kaygı giderici ilaçlar (anksiyolitikler) ve içerisinde GABA, norepinefrin ve serotonin bulunan antidepresanlar kullanılabilir.
Sevgiyle kalın…