Geçenlerde, “Nereye gidersen git kafandakilerden kaçamazsın.” diye bir söz okumuştum. Kafamdakiler yetmezmiş gibi beni epeyce düşündüren bir söz oldu bu. Bu sıralar kendimden bu denli kaçıyor oluşumu detaylıca düşündüm.
İnsan yüzleşmeye korktuğu her şeyden kaçarak kurtulacağını düşünür. Sanırım benimki de o hesap. Aslında bakarsanız hayatımda güzel şeyler de oluyor. Güzel denk gelişleri kucaklıyorum, fakat uzun vadeli bir tutunuş olmuyor bunlar. Hayatındaki her şeye gerçekten değer vermeyi bilen biriyim. Benimsediğim her şeye fedakarlık yapabilecek kişilikte oluşum beni bu kadar düşünceyle baş başa bırakıyor. Her geçen gün biraz daha kendimi bulduğumu hissediyorum, hiçbir karşılaşma anlamsız değildir bana göre. Bir kelebeği dahi görüyorsam mutlaka bir anlamı vardır bunun.
Hayatımda olan çoğu şey beni yazmaya itti. Belki de yolumun aydınlanması için yaşadım o karanlık günleri. Ufacık bir hissi bile unutmak istemeyen birine dönüştüm. Kırgınlıklarım da heveslerim de hepsi beni ben yaptı, insan böyle güzel hediyelerden şikayetçi olabilir mi hiç? Her şeyi en ince detayıyla hissedebildiğim için mutlu olan biriyim ben. İnsan yaşamak için var, ot gibi yaşamadığım için huzurluyum. İçimde koskoca bir sevgi çığı büyüyor ve ben keyifle günden güne kendini geliştiren “Ela’yı” izliyorum. Sonra şiirler birikiyor okunacak. Her günü bir şiirle kapatıyorum. Ümit Yaşar Oğuzcan ile uyukluyorum. Dinlediğim şiirle üzülüyor, onunla seviniyorum. Hani derler ya büyükle büyük çocukla çocuk olabilmek diye, tam olarak öyle birine dönüştüm. İnsanına göre muamele yapıyorum.
Hiçbir şeyin imkansız olduğunu düşünmüyorum artık. Ben varsam, imkan var. Her yeni doğan güneşle beraber her yeni gün için yaşamak var.!