Kendimi Bulmak

Lale Turak 134 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

“Beni tamamlayacak olanı arıyorum. Sanki o olmadan her şey yarım, her şey eksik. Bir partner mi, bir amaç mı, bir yol mu, yemin mi bilmiyorum.” – Deniz Bağan

Ben oldum sanıyordum. Karakterim oluşma yolculuğunu bitirdi ve ortaya çıkan; beğeniler, kararlar, fikirler, zevkler ve önemsediğim kişiler, olaylar doğrultusunda “BEN” tamamlandım diyordum.

Çocuk yanımı geride bırakan genç halim, çok sancı çekmeden şekillendi. Kişiliksel büyümenin bu kadarla tamamlandığını düşündüm. Sandım ki ağzımdan çıkan sözler kesinlik taşıyor. Sandım ki keskinlik taşıyan cümleler kararlılığımı daha net ortaya koyuyor. Fakat değişti, değiştim.

Hemen hemen her konuda kendimi haklı sandığım, kendime üzüldüğüm, sürekli kendimi ilişkilerde kurban rolüne soktuğum bir süreç geldi. Doğrularım değişti, cümlelerim uzun uzun açıklama metinlerine dönüştü. Sonra aydınlanma yaşadım. Ben benim! Olduğum gibi, konuştuğum gibi, anlattığım gibi, göründüğüm gibi…

Neler oldu biliyor musunuz? Uzun cümleler kısaldı. Kendini anlatma çabası bitti. Başkalarının yönlendirdiği yollarda yürüme isteği bitti. Beğeni, takdir, onay beklentisi bitti. Hayata bakış açısı değişti, sakinlik geldi. Koşturma, her şeye yetişip kendine geç kalmak bitti. İnsanları değerlendirirken “o yapmaz, demez!” dönemi bitti. Herkes, her şeyi yapar; farkına vararak notunu ver, mesafeni ayarla süreci başladı.

Yara bandı olma özelliğim bitti ki bu bir özellik değil, gereklilik de değil, görev de değildi! “Önce ben” deme zamanı başladı ama bu bencillik içeren bir söylem değil. Bir tane hayatımın olduğu, herkes kadar benim fikirlerimin kendi yaşamımda daha önemli olduğu bakış açısı. İyi olana iyi demek, kötü olana kötü demek! Kişinin yüzüne tam da gözlerinin içine bakarak gerçek hislerini söyleme dönemi başladı.

Netlik, keskin cümlelerle değil, keskin davranışlarla geldi çünkü eyleme geçmeyen cümlelerin anlamsızlığı ve böyle davrananların ne kadar basit göründüğünü anlamakta biraz zaman aldı. Hayır diyebilmenin evet demek kadar normal olduğu, evet demekle iyi olunmayacağı gibi hayır demekle kötü olunmayacağı gerçeği ile yüzleşme yaşandı.

Kimsenin hayatının merkezinde olmak istemediğim; kimsenin de benim hayatımın merkezine destursuzca girip böyle bir beklentiye girmemesi gerektiğini anladım.

“Sen değiştin!” cümlesinin ne kadar önemli olduğunu ama bunun insanın kendi kendine söylemesinin daha anlamlı olduğunu öğrendim. İşe yarıyorsam beni kenarda tutan insanların hiçbir şekilde hayatımda olmamasına karar verdim. İşim olduğunda ortalıkta görünmeyen insanların farklı zamanlarda yüzsüzce yanaşmasının hiçbir anlamı olmadığını anladım.

Ben değişiyorum! Herkes gibi değişiyorum! Tecrübelerim arttıkça, insanları yani farklı insanları tanıdıkça doğru ve yanlışlarım değişiyor. Yeni bir ben oluşuyor ve yeni normalim bu oluyor. Eskiyi aramamak gerekiyor çünkü zamanın yıpratmadığı, zaman aşımına uğramayan hiçbir duygu yok. Bu duyguları yaşamayan insan yok. Uyanışlar, yeni görüşler, farkındalıklar ayrı ayrı etmen olsa da öğreniyor insan; en önemlisi kendini tanıyor, kendinin farkına varıyor.

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisi!” (Herakleitos)

Ben oldum mu? Hayır, ölene dek olmayacağım. Son ana dek yeniden “ben” olmanın eleğinden geçeceğim, öğreneceğim ve kabul ederek devam edeceğim yoluma. Bulmaya çalıştığım şey aslında kendim ve onu buldukça yeniden yola çıkacağım bu sonsuz yolculukta kimseyi rahatsız etmeden ve kimse tarafından rahatsız edilmeden, öylece yürüyeceğim.

Yol benim, ben kendimden sorumlu, kendimle yarıştayım; en iyi halimi arıyorum. Olduğum, dönüştüğüm her halim beni mutlu ediyor ve bu uğurda bu ömrü keyifle yaşayacağım.

“Yola kendinden başlayarak yürüyen kişinin varacağı yer yine kendisidir.”

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Lale Turak
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version