Altın olsam, değerimi herkes bilir. Ben basit bir demir olayım… Değerimi, sadece anlayan bilsin…
(Şems-i Tebrizi)
“Saçımı süpürge ettim. Günlerimi gecelerime kattım. Onların her şeyi ben oldum. Her istediklerinde koştum. Ne için? Niye kendimden vazgeçtim söylesenize? Niye bir insan her şeyiyle kendini diğer insanların insafına bırakır?”
Kendinden vazgeçen insanlar. Vazgeçerek diğerlerinin bakışında altın olmayı dileyenler. Sevilmek bir meta mı ki kendimizi köle pazarında misal tezgaha koyalım?
İnsan, sevmemin ve sevilmenin bir alışveriş olduğu öğrenmeye görsün, kendinden yani kendi ihtiyaçlarından vazgeçerek diğer insanların nezdinde var olmak ister. Akla ve gönle takılmış buğulu gözlüklerden bakar hayata: ötekilerin beni kabul etmesi ancak kendimden vazgeçerek olur. Saçını süpürge ederek çocuklarını, eşini ve diğer insanları kendine bağımlı kılmak ister haliyle. Neden? Çünkü bağımlı insan, ihtiyaç duyan insan; yani her koşulda kendini feda etmeye hazır olana başvuran insan.
Bu tam da sevme-sevilme denklemini anne-baba üzerinden koşullu olduğunu öğrenen insanın trajedisidir. Anne- baba sevsin diye onların her istedikleri yapılır; çünkü “anne-baba sevgimi almak istiyorsan benim ihtiyaçlarımı her zaman önde tut” diye mesaj verir durur. Ve haliyle bir süre sonra çocuk ebeveynin ebeveyni olur. İstismar eder ebeveyn, en ufak bireyselleşme girişimden küser, kızar, suçlar. Manipüle eder.
Zaman ilerler ve haliyle insan, ebeveyninden aldığı bu iç ses ile hayata ve tüm ilişkilerine bakmaya başlar. Eğer diğer insanların beni sevmesini, onaylamasını istiyorsam onların ihtiyaçlarını hep en önde tutmalıyım der bu iç ses ve kendini feda etmeye hazır olan insan, ihtiyaç avına çıkar. Kim ki zor durumda ise arar bulur ve kurtarıcısı olur. Çünkü anne-babasını ebeveyn olarak o kurtarmıştır haliyle ve herkesi de kurtarabilmelidir.
Bir zamanda söylenen bir söz ne güzel ifade ediyor:
“Diğer insanların sana muhtaç olması, evde sürekli senden yemek bekleyen bir eş ya da çocuk olması çok güzel bir şey. Çünkü sana muhtaçlar.”
Ben bir ebeveynim, ben bir kurtarıcıyım ve herkes bana muhtaç olmalı. Muhtaç olan kişileri bulmalıyım.
Çünkü ben ancak böyle sevilirim. Annem-babam beni böyle sevdi. Benim için kabul edilmek, sevilmek bu koşulda mümkün.
Saçımı süpürge etmeliyim ki, aranan kişi olayım ve sevildiğimi hissedeyim. Bu bir alışveriş tabi ki.
İşte tam da bu koşullu sevilen çocuğun ıstırabı. Sanmayın ki insan büyüyünce içinde, ihtiyaçları giderilmeyen çocuk yok oluyor. O ihtiyaçlar şekil değiştirerek devam ediyor. Ve insan artık kendi hayatını yaşamamaya başlıyor.