“Yaradılanı severim, yaradandan ötürü.” der Yunus Emre. Kalbindeki samimiyeti ve sevgiyi tüm insanlığa ve canlılara açar böylece. Bu güzel hisler ışığında kendini ve etrafındaki her şeyi tüm kusurlarıyla beraber olduğu gibi kabul etmeyi öğrenir. Böylece ruhun “kendini gerçekleştirme” yolculuğu da başlamış olur.
Kendini gerçekleştirme kavramı, A.Maslow tarafından ortaya atılmıştır. Maslow, kendini gerçekleştirmeyi ihtiyaçlar hiyerarşisi ile açıklamaktadır. Beş basamaktan oluşan bu hiyerarşinin ilk basamağını fizyolojik ihtiyaçlar oluşturur. Bunlar uyumak, yemek, içmek, nefes almak gibi yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaçları ifade eder. İnsan bu basamaktaki ihtiyaçlarını karşılayabildiğinde ikinci basamakta yer alan kendini güvende hissetme gereksinimini gidermeye çalışır. Kişi hayatta kalmayı başardıktan sonra huzurlu ve güvenli bir yaşamın içinde olmak ister. Birey bu aşamada kişisel ve duygusal güvenliğini korumak istediği gibi sağlığını,maddi imkanlarını ve kişiler arası ilişkilerini de güvence altına almak ve tüm tehlikelerden korunmak ister. Bu basamaktaki hedeflerine de ulaşan birey, bir sonraki basamakta yer alan sevgi ve aidiyet ihtiyacını karşılamaya çalışır.
Hayatta kalmayı ve güvende olmayı başarabilen insan, sosyalleşme ve diğer insanlarla bir grubun içinde yer alma, arkadaşlık ve aile kurma ihtiyacı hisseder. Sevmek, sevilmek, şefkat göstermek, yardımsever olmak bu basamaktaki en önemli beklentilerdir. Sevgi ve aidiyet ihtiyacını da giderebilen birey, bir sonraki aşamada yer alan saygınlık gereksinimini karşılamayı hedefler. Başarı elde etmek, önemli bir statüye sahip olmak,takdir edilmek, saygı görmek, başkaları tarafından değer görmek bu basamakta yer alan en önemli amaçlardır. İtibar görme ve saygınlık ihtiyacını da giderebilen birey, ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst kısmında yer alan kendini gerçekleştirme noktasına ulaşmaya çalışır. Ancak bireyin kendini gerçekleştirme gereksinimini karşılayabilmesi için önceki basamaklarda yer alan hayatta kalma, güvenlik, sevgi ve aidiyet, saygınlık ihtiyaçlarını karşılamış ve bu aşamaları deneyimlemiş olması gerekmektedir. İhtiyaçlar hiyerarşisinin tepe noktasına ulaşabilen birey, hayata dair idealler geliştirir. Yeteneklerini değerlendirir ve bu anlamda en iyi ürünler ortaya koymaya çalışarak topluma faydalı olmak ve böylece manevi değerler hissetmek ister. Kendini ve tüm insanlığı değerli görerek hayata farklı açılardan bakar ve yaşama karşı yaratıcı bir duruş sergiler.
Peygamberler, evliyalar ve filozofların birçoğu ihtiyaçlar hiyerarşisinin zirvesine ulaşmış kişilerdir. Kendini gerçekleştirme noktasına ulaşabilen bu bireylerin özelliklerini birkaç madde halinde sıralayabiliriz:
- Kendini gerçekleştirebilen insan,kendine güvenir ve hem kendini hem de çevresindeki her şeyi değerli görür. Karşısındaki insanları değersizleştirmez ve kimseyi aşağılamaz. Herkesin kendine göre değerli ve önemli olduğu inancını benimser. Bu insanların öz güvenleri yüksektir,kendilerine duydukları güven sayesinde insanlarla iletişimleri güçlüdür. Kendilerini önemli gördükleri için karşısındaki insanları da değerli ve önemli görürler, kişiler arası ayrım yapmazlar. Her kültüre ve düşünceye saygılıdırlar.
- Kendini gerçekleştiren birey, hem kendini hem de çevresindeki insanları ve geçmişte yaşanan olayları tüm kusurlarıyla birlikte olduğu gibi kabul eder. Kendisinden farklı düşünen kişilere de saygı duyarlar. Bu insanlar, güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadır ve kendilerini tarafsız bir şekilde değerlendirebilir. Kendilerini iyi tanıdıkları için ilgi ve yeteneklerinin farkındadırlar. Ve bu doğrultuda kendilerini geliştirerek insanlara yararlı olabilecek çalışma ve ürünler ortaya koyarlar.
- Samimi ve doğal insanlardır. Genellikle içlerinden geldiği gibi davranırlar. Kendilerini farklı gösterme amaçları yoktur çünkü kendileri ile barışık bireylerdir.
- Değişikliklere açıktırlar. Farklı ortamlara kolay uyum sağlarlar. Zorluklar karşısında şikayetçi bir tavır sergilemezler. Sorunlar karşısında soğukkanlıdırlar. Genellikle yapıcı ve çözüm odaklı bir düşünce yapıları vardır.
- Öğrenmeye açıktırlar. Kültürlü bireyler olmalarına rağmen, halen öğrenilebilecek çok şey olduğunu bilirler. “Her şeyi bilirim” düşüncesi yerine “Herkesten öğrenebilirim” fikrini yaşam tarzı haline getirmişlerdir. Kimseyi küçümsemeden herkesten öğrenebilecekleri bilgiler olduğuna inanırlar. Farklılığa, yeni bilgi ve gelişmelere açık kişilerdir.
- Elindekilerle mutlu olmayı bilirler. İnsanın kendini huzurlu hissedebilmesi için büyük şeylere sahip olmasının gerekli olmadığını düşünürler. Mutluluğu kendileri oluştururlar ve bulundukları ortama renk katarlar.
- Kendilerine has fikirleri ve prensipleri vardır. Neyin doğru ya da yanlış olduğuna kendi düşünce sistemlerine göre karar verirler. Öz güvenleri yüksektir.Diğer insanların düşünce yapılarının benzeri gibi davranmazlar, kalıplaşmış düşüncelerin sorgulanmadan kabul edilmesine karşıdırlar, kendilerine orijinal ve farklı bir alan yaratırlar.
- Yalnız kalmaya ihtiyaç duydukları anlar yaşarlar.Çünkü kendi iç dünyaları ile baş başa kalarak yaşamı sorgulamak ruhlarını besler. Bu zamana kadar yaşananlar, doğrular, yanlışlar, gelecekte yapılabilecekler… Bu gibi şeyleri düşünerek hayatta kendilerine yeni rotalar belirlerler ve farklı fikirlerle zihni meşgul ederek verimli bir hayatın kapılarını açarlar. Örneğin; Hz. Muhammed (S.A.V.) de sık sık Hira Mağarası’na gider ve orada yaşamı sorgulardı. Yine birçok evliya da çilehane denilen yerlerde inzivaya çekilerek yalnız kalır ve burada ibadet ederdi.
- Mizah anlayışları güçlüdür. Bulundukları ortama renk katarlar ve espri yaparken de kimseyi küçük düşürmez ve rencide etmezler. Zekalarını mizah anlayışlarına da yansıtırlar. Samimi, eğlenceli, sevecen bir kişilikleri vardır.
- Belirsizliklere karşı sabırlı davranırlar. Güçlükler karşısında çabuk pes etmezler. Moral bozmadan çözüm seçenekleri üretmeye çalışırlar.
- Sevilmek kadar sevilmemenin de normal bir durum olduğunu bilirler. Sevgisizliğe uğramanın kötü hissettirdiğini kabullenirler. Ancak başkalarının onlara karşı duyduğu nefret ve sevgisizlik, bu kişilere kendilerini değersiz hissettirmez. Çünkü kendini gerçekleştiren birey, kendini değerli görür ve sever. Başkalarının farklı duygularına da kabullenir ve bunları normal karşılar.
Kişi; hayatta kalma, güvende hissetme,sevgi ve aidiyet, saygınlık gereksinimlerini kendi yaşamı içerisinde en az bir kez deneyimledikten sonra kendini gerçekleştirme aşamasına geçebilir. Kişinin kendini gerçekleştirmesi, onun bu anlamda emek sarf edeceği kişisel gelişimine bağlı bir süreçtir. Bu açıdan kendini geliştirmek ve gerçekleştirmek isteyen bir kişinin hayata karşı mutlaka bir ideali olmalı ve bu ideal için çaba göstermelidir. Yaşama dair amaçları sadece kendine dönük değil, başka insanlara da yarar sağlayabilecek nitelikte olmalıdır. Bu yolda farklı fikirlere açık olmalı ve başarısız olunsa bile pes etmeden hatalardan ders çıkarmayı öğrenmelidir. Kalıplaşmış düşünceler etrafında kısıtlanmak yerine kendine has fikir yapılarıyla da çalışmayı öğrenebilmeli ve hayata yaratıcılık katabilmelidir. Yalnızlığı bir tehlike olarak değil, zihinsel yenilenme ve iç dünyaya dönüş olarak algılamalı ve böylece hayatını daha verimli ve orijinal kılmayı başarabilmelidir. Ve en önemlisi de tüm bunları yaparken kendisi olmayı unutmamalı, samimiyetini ve doğallığını asla kaybetmemelidir.