Ben, sitem etmemeyi, gönlümün tüketecek onca cümleyi tüketmeye çabalarken, kendimi boş yere tükettiğim gün öğrendim…
İnsanların senin üzerindeki algısı, tavrın ve şeklinle değil, tamamen kalplerinde tapındıkları kendi doğruları ile orantılı…
Ne kadar doğru olsan da, insanlar soru işaretleriyle gelirken sana, apaçık gerçeklere şüpheyle baktıklarında, şüpheyi ön yargılarına zırh gibi giyindiklerinde, hadi dedim bırak! Yorma kalbini, olduğu gibi kabul et, kuşkuları bir basamak gibi atla, güzele denk geldiğinde dur, sevildiğin yerde konakla ve hiçbir kapalı görüşü gönlün ile zorlama diye diye kabul ettim…
Ben gücenmemeyi ise; aklımın zindanlarına, kalbimi, iyi niyetimi kapatarak, hüzünleri özgür bırakarak gecemde, gündüzümde, küçücük ruhları koca deve dönüştürüp çığlık çığlığa vicdanımın sessizliğinde koşuşturduklarında, yaralanan kalbimi saramadığım gün bıraktım. Ve ben yalnızlığa; yüzlerce insanla aynı alfabeden konuşurken aynı dili, aynı lisanı anlattığımda nasıl bir denklemse bu gönül sözü… Avaz avaz bağırıyorsun, ön yargılar parazit yapıyor ve sen o duvarlara çarpıyorsun. Kurduğun cümleler ya anda kopuyor yada anlamda…
Sonra bir iç sesi keşfedip kimsesizliğe dökerken yaşadıklarını, üçüncü kulak var gibi kendini, gönlünü ve ruhunu dinliyorsun…
Ve işittiğin kelime artıklarını toplarken içimden dökülen nimetmiş ezilmiş, çarpılmış ve de çarpıtılmış… Sonra anlıyorsun ki, ben bana yeterim. Aklım, kalbim bir de iç sesimle; “Aslında hiç de yalnız değilim” diye diye yaşamayı da öğreniyorsun…
Ve bunca kırgınlığa rağmen geriye kalan sevmeyi; Hep vazife bildim, borç değil..! Tefeci zihniyetiyle yaklaşana dahi, sebil ettim gönlümü! Çünkü, insan insanı sevdikçe çoğalıyor, bereketleniyordu… Aldığım nefes kadar kutsaldı. Akıp giden zaman kadar da değerli!
Sevmek, insanı, doğayı, hayvanı, tüm canlıları… Sizi siz ile çarpıp yüzlerce olumsuzluğun ve çirkinliğin üzerini örtüyordu. Sevmek yeme içme kadar gerekli, kalbinde taşıdığın iman kadar da önemliydi. Seni sonsuzluğa taşırken, insan hangi inanışta olursa olsun insanı insan yapan etten kemikten ayrılmış, ruh gibi görünmeyen, yaşayan bir şeydi…
Sevmek çirkinliklere karşı açılmış savaştı…
Sevmek, yaşama arzusu, yaş aldıkça yaşlanmadan büyütmekti…
Sevmek güzeldi, hep güzeldi, en güzeldi…
Sevgiyle kalın, ama ne olur biraz da yalnız kalın düşünmek için, sorgulamak için, en önemlisi de kendinize iyi davranmak için… Gücenmeyin, darılmayın, bu hayatta hepimizin yolculuğu tek başına! Yanınızdaki kalabalıklara sakın aldanmayın! Tek kişilik hayat yolculuğunuzda gamı, kederi, ihaneti, gideni, geleni, taş gibi sırtlanmayın! Özgür kalın !
Sevgiler, saygılar…