Dilimizden düşmeyen ve neredeyse yeryüzüne gelmiş geçmiş tüm insanoğlunun farklı şekilde, kavram ve duygularla söyleyip belirttiği bir kelime vardır: “Keşke”.
Peki nedir bu keşke, neyi ifade eder?” diye sormak lazım?
Keşke; yaşanmış ve yaşanmamış pişmanlıkların, gelecekteki istek ve arzulara duyulan özlemleri ifade eder.
Keşkeyi kısaca söyle tanımlayabiliriz: Yaşanmışlıkların ve yaşanmamış yaşanılacak şeylerin toplamıdır. Hem pişmanlıkların hem de güzel şeylere duyulan istek ve arzuların özlemidir.
“Keşke” sihirli bir kelime, dilimize düştü her an insan zaman ve mekan tünelinde bir yolculuğa başlayıp farklı zaman ve mekanlara gidip oradaki yaşanmışlıklara, eksik yaşanmışlıklara ve yaşanmamış yaşanılacak şeylere gidiyor. Orada pişmanlıklara, yaşanmamış yaşanılacak güzel hayallere ulaşıyor ve durmadan sorguluyor kendini:” Keşke şöyle böyle yapsaydım, keşke şöyle böyle yapmasaydım, bunu şunu böyle yapacağım veya yapmalıyım” diye hem geçmişi hem anı hem de geleceği sorguluyor.
Keşke; her anı sorgulayan anahtar bir kelimedir. Hata ve yanlışları düzeltmeye yönelik bir ekoldür. Gittiğin, olduğun ve gideceğin yolları, kendini sorgulayarak, yanlış ve hatalarından ders çıkarıp doğru yola girmeni sağlıyor.
Keşke; derin pişmanlıklardan yakınma, yaşanılacak güzel şeylerin hayallerine duyulan derin istek ve arzuların bileşkesidir.
İmtihanlı bir hayatta mükemmeliyet ve mutlak kavramları değil, kusur ve noksanlıklar hakim sürer ve bu nedenle gelmiş geçmiş her insanoğlunun dilinde pelesenktir: “Keşke”.
Biz yakındıkça değerini anlarız bazı şeylerin; yakındıkça düzeltirim, düzeliriz; yakındıkça kibri atıp tevazuya, nefreti atıp sevgiye, caniliği atıp merhamete sarılırız. Bütün bunları bize yaptıracak da; “keşke” denen sihirli sözcük sayesinde olur ancak.
Keşke; bir pişmanlık haykırması değil; Yaşanmış, yaşanılacak tecrübelerin bizi sevk ettiği, kendi otokontrolümüzü sağlayacak, yanlış ve hatalarımızın tekrarlamasını engelleyen bir ekoldür.
Herkese “keşke”siz bir hayat değil, az “Keşke”li bir hayat dilerim…