Hayatın en ağır yükü nedir deseler, gözümü kırpmadan ‘keşke’ derim. Çünkü ‘keşke’, bir kelimeden fazlasıdır; içinde suskun pişmanlıklar, geçmiş zamanlar, dönülmeyen yollar ve tutulmamış eller saklıdır. Bir iç çekiştir, insanın boğazına düğümlenen geçmişidir.
İnsan hayatı, sürekli seçimlerle örülür. Verdiğimiz her karar, bizi bir yola yönlendirirken, diğer olasılıkları sonsuza kadar ardımızda bırakır. İşte bu yüzden, yanlış bir tercih yaptığımızda ya da bir fırsatı kaçırdığımızda içimizi kemiren o tanıdık his gelir: “Keşke”
Belki birini daha çok sevseydik…
Belki cesur bir adım atabilseydik…
Belki zamanın kıymetini bilseydik…
Ama zaman geri dönmez.
Ve insan, geri saramadığı bir filmi izler gibi, kendi hatalarının seyircisi olur.
Para harcanır, yerine konur; ama bir “keşke”nin açtığı boşluk, bir ömre sığmaz.
“Keşke”, geçmişin kapanmayan parantezidir. Yapılmamışların yankısı, söylenmemiş sözlerin sessiz çığlığıdır. Geriye dönmenin mümkün olmadığı yerde, insan içini kemiren bir pişmanlıkla baş başa kalır:
Keşke daha çok sevebilseydim…
Sevgimi göstermekten bu kadar çekinmeseydim, sevdiklerime daha fazla zaman ayırabilseydim…
Çünkü sevgi, zamanında verilmediğinde, sonradan hiçbir kelimeyle tam olarak anlatılamaz.
Keşke daha cesur olabilseydim…
Hayallerimi ertelemeseydim, korkularımın zincirlerine esir olmasaydım.
Cesaret, çoğu zaman bir adımlık mesafededir; ama o adım atılmadığında bir ömür süren pişmanlığa dönüşür.
Keşke zamanı bu kadar hoyratça harcamasaydım…
Anıların kıymetini bilseydim, her saniyenin bir daha geri gelmeyeceğini unutmasaydım…
Zaman, fark edilmeden tüketilen en değerli hazinedir. Onu harcarken, aslında hayatımızdan eksilen biziz.
Keşke o son sözü söylemeseydim…
Bir öfke anında dökülen kelimelerin bir ömür vicdanımı acıtacağını bilseydim, belki de susmayı seçerdim.
Bazı sözler vardır, ağızdan çıkar ama kalpten hiç çıkmaz.
“Keşke”, hayat defterine düşen bir mühürdür. Geçmişin hesabı, geleceğin korkusudur. Ve ne yazık ki, geri dönüşü yoktur. Yaşanmış olan yaşanmış, ağızdan çıkan söz çoktan yola koyulmuş, zaman akıp geçmiştir.
Peki “keşke”leri azaltmanın bir yolu yok mu? Vardır elbette. Hayatı ertelemeden yaşamak, sevgimizi dile getirmek, korkularımıza rağmen adım atmak ve zamanın değerini bilmek…
Çünkü pişmanlık, genellikle yapmadıklarımızın ardından gelir; yapılanlar değil, ertelenenler can yakar.
Bazıları için “keşke” bir derstir, bazıları içinse kapanmayan bir yara. Gelin, hayatımızı “keşke”lerle değil, “iyi ki”lerle dolduralım. Çünkü “iyi ki”nin verdiği huzur, “keşke”nin yükünden çok daha hafiftir.
“İyi ki”, cesaretin, sevginin ve farkındalığın armağanıdır. “Keşke” ise suskunlukla, korkuyla ve geç kalmışlıkla yazılır.
Her anın kıymetini bilmek, sevdiklerimize içten sarılmak ve ertelemek yerine harekete geçmek, bizi “keşke”lerin esaretinden kurtarabilir.
Unutmayalım:
“Keşke”, geçmişin yükü; “iyi ki”, geleceğin ışığıdır.
Sevgi, saygı ve dostlukla…
Keşke, farklı bir boyuttan bakıldığında ve dozu aşıldığında kadere itiraz noktasına kadar gidebiliyor.Her tercih bir vazgeçiş ise doğru ve yanlışları birlikte insanı inşa ediyorsa keşkeleri zihnimizden çıkarıp olanda/yaşananda hayır ve hikmet aramak gerek.Hata,pişmanlık ve başarısızlıklarımızı doğru okuyup kazanıma dönüştürebilsek “keşke “saygılarımla …
Not; son keşke umut babından 😉
🤝
“İyi ki” , yazılarınızı bizler ile paylaşıyorsunuz . Her ay merakla bekliyoruz .
Keşke lerin az , iyi ki lerin çok olduğu bir yaşam dilerim herkese …