“Dil mızraktan, daha derin yaralar” der huzur veren Pir Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli Efendimiz.
Dil, yüreğin sözcüklerle bezenmesi, haklıyı haksızdan, zalimi mazlumdan, iyiyi kötüden, olmuşu olmamıştan, doğruyu yanlıştan ayıran, çokça önem arz eden, insanı yeri geldiğinde vezir yeri geldiğinde ise rezil edebilen koca bir nitelik…
Her insan değerini kendi yüreğinin ağırlığında tararken, davranış eylemleri kadar sözel aktarımlarından da sorumludur.
Yüreğinin penceresini sevgiden, iyilikten, karşılıksız yardımlardan, yalandan, dolandan uzak, karşısındakine yara değil de, derdine deva olabilen, menfaatsiz, çıkarsız, hoşgörülü açabilen, dininin emirlerini, dilinin en güzel ahengiyle aksettirmesiyle en ahlaklısıyla yaşıyordur aslında.
Yüreği güzel olanın, sözü de, özü de güzeldir. Dilinden de bir şey aktarırken çokça güzellikler yayılır etrafına, sayısız ve sonsuzca, kırmadan, yormadan, dökmeden, ayırmadan, ötekileştirmeden…
Büyük usta Özdemir Asaf’ın incelikle dile getirdiği gibi; “Birbirinize kızın, birbirinizle kavga edin, ama ne olur sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce, ruhca kırmayın.”
Kırmamak lazım insanı, kirletmemek lazım düşüncelerin kirliliğiyle insanlığı keskinleştirmemek lazım o güzel dili…
Dili yalnızca güzel kullanabilen çoğaltabilir yüreğinin en güzel ezgilerini, ulaştıracaktır en onurlu emanetini, aydınlatacaktır etrafın karanlığını, tozlanmış rafları, kirlenmiş düşünceleri, daha önce söylenmemiş tüm samimi duyguları dökecektir söze, vicdanın en zirvelerini yaşar yaşatır, incinse de incitmez davranışlarında dilinin döktüğü her masalın baş kahramanıdır aslında.
Dilini sevgiyle eğitmek, saygıyla öğütlemek ne büyük marifettir oysa…
Kızgınlığımızı, öfkemizi, kırgınlığımızı dili keskin bir kılıç gibi kullanıp parçalamaktansa yüreğimizi sevgiyle iyileştirip bir özür kadar yakınlaştırmalıyız aslında.
Hayatımızı kolaylaştıran, hayatımıza güzellikler, farklılıklar, farkındalıklar, sevgi, saygı, öğreti katan, yüzümüzü sebepsiz güldürebilen, kaç yüreği güzel insana teşekkürü, üzdüğümüzde ise özür dilemeyi borç biliyoruz dile getiriyoruz. Oysa sevginin dili olmasaydı özlemin, hasretin, bir türkünün yazılışı, yankılanışı, yüreğine serpiştirdiği o gizemi, acıtmayan, kanatmayan, saran sarmalayan o güzel dilini nasıl öğrenebilirdik..
Sevginin dilini kullanabilen vuslatına erecek bu dünyanın, sevgiyle karşılanacak, saygıyla uğurlanacak.
En güzel dualarda yer alacak, yine ne mutlu ki hayatımızda diliyle, yüreğiyle, insanlığıyla, kırmayıp var olanlara, düşüncelerinin samimiyetiyle, dilinin inceliğiyle saygısıyla, sevgisiyle koşulsuz yüreğimizde bulunanlara. Aynı dili konuşup aynı duyguları paylaşabildiklerimize, dili sevgiden, yüreği saygıdan geçenlere, kirletmemiş, kirletilmemiş tüm güzellikleri yüreğinde işleyip dilinde bulunanlara yürek dolusu sevgilerle.
Yine kalemini konuşturmuşsun canım Ezgi ablam ❤️
Keyifle okudum eline kalemine sağlık 🥰🥰
Keyifle okuduğum bir yazı olmuş canım… 👏👏👏Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır. Montaigne’nin güzel sözü ile noktayı koymak istedim.😊
Ne kadar güzel yazmışsın Ezgiciğim.Tebrik ederim.Kalemine sağlık👏👏👏🧡
Kalemine sağlık
Eline sağlık çok güzel bir yazı💞
Ağzına yüreğine sağlık. Okudukça insanın okuyası geliyor…
Güzel olmuş kalemine sağlık 👍
Dilin inceliğini, güzelliğini kendi dilinizle yüreğinizle kaleme ancak bu kadar güzel alabilirdiniz .🌸Büyük bir keyifle okudum ellerinize sağlık.🌷