Ne zamandan beridir buradayım diye düşündü. Derin bir sessizlik içinde devam etti yürümeye ve akıl yürütmeye. Çevresinde, nefes alışverişinin sesini dahi bastırabilecek ne bir ses ne de bir varlık vardı. Bu, şimdiye dek gördükleri içinde en yalnız kaldığı ve sonsuzluğa uzadığından korktuğu ve bu nedenle inanmadığı bir ıssızlıktaydı. Zihni, bir açıklama getirme ihtiyacı hissediyordu. Bu da durumu daha karmaşık hale getiriyordu. Aklının almadığı ne olabilirdi ki içinde kendini bulduğu. Hiç sarhoş olmamıştı, bilmiyordu iradesine hükmedemediği, aklın ermediği ve hissetmediği bir durumu. Tedirgin gözlerle etrafa baktıysa da naçar kaldı, kimseler yoktu.
Sonra yavaştan bir idrak etme durumu olayın vahametini yüzüne çarptı. Aslında yürümüyordu. Işık yoktu bunun biraz erken farkına varmıştı ama dikkatini verince başka bir ürperici gerçekle yüzleşti. Işığı anladık da karanlık dahi yoktu. Zıddından tanımına varabileceği ne varsa hali hazırda kendisini terk etmişti. Sessizlik içinde yürüdüğünü sanıyordu ama ne mekân vardı ne de ses çıkarabilecek madde. Esasen idrak ettiği tek şey yokluğun içinde kendi hakikati ile baş başa kaldığıydı. Bu durumu da var gücüyle bağırmak istediğinde anladı. İşte o an yeni bir yoklukla sınandığını da öğrenmiş oldu. Sesi çıkmıyordu; ya da ağız ve dil hareketleri sese dönüşmüyordu. Burada oluşumu engelleyen yegâne şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Hangi boyutun dehlizlerinde bırakılmıştı, neden yapayalnızdı?
Aslında hem yalnızlıktan hem de ıssızlıktan çok korkardı. Bunun hissi bile daraltır, nefes alamaz hale getirirdi. Bazen rüyalarında görürdü ıssızlığı ve kâbus gördüğünü anlar, rüyasını hemencecik terk ederdi. Bu da bir rüya mıydı acaba, farkına varamadığı, uyanamadığı? Ama hem ferasetine hem aklına hem de içinde bulunduğu her koşulda iradesinin hakimiyetine inanmış biri olarak vazgeçti bu önermeden. Anlamını aradığı bir bilinmezliğin ya da bir akıl oyununun içindeyimdir herhalde dedi. Fakat ne olur dedi, bu sonsuz döngünün içinde ayaklarım yere bassın, bir şey hissedeyim, bir şey göreyim, duyayım, bileyim. İnsan acizliğinin idraki için bu denli ağır bir sınamadan mı geçmeli? Milyonların tahayyülünde dahi oluşmamış bir satıhta kanımla, canımla özneyim. Ya da tüm çığlıkları bastırabilecek bas-bariton sesimin en yakın kulağa fersahlarca uzaklığını, ilk ışık huzmesine uzaklığı dahi ölçemeyecek ıssızlığı hangi lügat ile dile getireyim. Farkına vardı akli melekelerinin yerinde olduğunu. Tüm yokluğa rağmen tüm maddelere analık edercesine ve kaynak olacakmışçasına tek başına durdu, yürüdü, durdu. Durduğunda da yürüdüğünde de değişen tek şey yoktu. Yokluğun tarifinin resmiydi, resim yoktu.
Sonra başlangıç anına doğru gitmeye karar verdi. İlk ne zaman bu durumun içinde olduğunu anlamıştı. Varlığa son dokunduğu anı aklına getirmeye çalıştı. Tam, varlık nedir diye aklına durumunu kurtaramayacak soru geldiyse de zihnimin bir oyunu olabilir deyip bu durumu sorgulamaktan vazgeçti. Yatağa girdikten sonra mı, işe giderken mi, seyahat anında mı, bir sohbet esnasında mı, hangi eylemi veya motivasyonu onu bu tanımlayamadığı yere sürüklemişti. Fakat ne yaptıysa ezeli bulamadı. Evvelin olmadığı bir anın şaşkınlığı ile dizlerinin üzerine çöktü ve ellerinin arasına alıp başını, acaba burada zaman var mıdır diye içten içe düşündü, bilinmezliğin sancısı verem öksürüğü gibi darlıyordu benliğini, iç geçirdi.
Artık aidiyet duygusunu yitirdiği dünyadan gitmeye yüz tutmuşken, dilini bile bilmediği bir el yardımı ile çıkarıldı tavanı tabana dayanmış binanın enkazından. Biri elini tutmuş, diğeri kucağında iki yavrusunun ne atan bir kalbi vardı artık ne de soluklanan bir ciğeri. Hatırlar gibi oldu işte o anda, varlığın nasıl bir şey olduğunu. Ellerinden almaya çalışırlarken iki nazlısını, dayanamadı. Tekrar başladı yürümeye; ıssız bir evrende.
Ne bir ses ne bir ışık ne de bir varlık.
Yanlızlık dile getirilen bir şey hiç olmadı . Bize mahsus değildi çünkü inanışa göre sadece Allah mahsustu . O yüzden hiç ağzıma almadım . Denemeyi okumaya başladığım andan itibaren iliklerime kadar hissettim . Bu denemeyi okuyup aynı duyguyu hissetmeyen herhangi biri kötü bir yorum yapmış olsa bile dikkate alınmamalı . Dipine kadar yaşayanlar anlayabilir . Elinize yüreğinize sağlık kaleminizin asla tükenmemesi dileği ile Servet Sarıca …