Daha önceki yazılarımdan birinde bu konuyu daha sonra ayrıntılı olarak ele alacağımdan bahsetmiştim.
Kimlik Kargaşası
Fiziksel ve ruhsal kimliklere sahibiz. Ruhsal kimliğimiz ne durumdaysa bu, fiziksel kimliğimize olduğu gibi yansır. İyi niyetli olmakla aptal olmak arasında ince bir çizgi vardır. Kimse benim yüzümden kötü şeyler yaşamasın diye kendimizi aptal yerine koydurup duygusal olarak kullandırılıyor olabiliriz. Kendi çizgilerimiz, duvarlarımız ve tabularımız olmazsa hayatımızı başkaları için yaşarız ve bu, boşa geçmiş kocaman bir ömür demektir.
Ve tabii ki kimlik kargaşası denilen olay sadece bunlardan ibaret değil. Erkek olarak dünyaya gelmiş bir birey, kendini kadın gibi hissettiğini ve fiziksel olarak da kadın olmak istediğini söylüyor ve bir kadın gibi davranıyor. Ya da tam tersi, bir kadın erkek gibi hissettiğini söyleyip erkek gibi davranıyor. Bunun ilk örnekleri Bülent Ersoy ve Zeki Müren oldu Türkiye’de. Bülent Ersoy, cinsiyet ameliyatı olmayı ve resmi olarak kadın olmayı seçti, Zeki Müren o yola girmedi. Tabii ki bu tutum ve davranışların altında yatan çok ciddi nedenler, hatta travmalar vardır. Fakat günümüzde bu konu çok daha değişik olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri (Sosyal Medya Çöplüğü yazımda bu konuyu ayrıntılı olarak ele aldım) kolaylıkla ünlü olmak ve çok para kazanmak için cinsiyet değiştirmek, trans birey olmak gerektiğine inanılıyor. İnanılması da çok normal, çünkü o tür kişilerin izlenme ve beğeni oranları çok yüksek. Gençler de onlar gibi yaşayabilmek için onlar gibi görünüyorlar. Gerçek hayatlarında olmadıkları gibi geçiyorlar kameranın karşısına. Videolar, hikayeler, kavgalar, laf sokmalar, sevgilileri, aşkları, arkadaşlıkları, ne yedikleri, nereye gittikleri, her şey o kameraların önünde yaşanıyor. Kameralar kapatılınca gerçek kişilikleriyle baş başa kalıyorlar. Zaman geçtikçe oralarda tanıttıkları kişinin kendisi olmadığını içlerindeki ses fısıldamaya başlıyor. O fısıltı zaman geçtikçe kocaman çığlıklara dönüşüyor. O çığlıkları duymamak için başka yollara sapıyorlar; arkadaşları, sosyal çevreleri değişiyor. Hatta ailelerinden kopuyorlar, çünkü aileleri gerçekte kim olduklarını hatırlatan ilk alarm.
Bu şekilde çoğaldıkça bu tür kişiler, sosyal medyada onları takip eden genç beyinleri zehirliyorlar.
Tabii gerçekten bedensel ve ruhsal olarak bunları yaşayanlar da var. Bu gibi durumlarda zaten doktor heyeti gözetiminde gerekli testler yapılıyor, öncelikli hedef ilaçla tedavi süreci oluyor. En son çare olarak cinsiyet değiştirme ameliyatı öneriliyor.
Başka bir kimlik kargaşası ise evdeki sorumluluklarla alakalı. Erkeğin yapması gereken işleri bazen kadınlar yapmak zorunda kalıyorlar. Ya da kadının yapması gerekenleri erkekler yapmak zorunda kalıyorlar. Karşı taraf bunu sizin sorumluluğunuz altına sokmaya başlayınca kimlik kargaşası başlıyor, hayırlı olsun. Kadının işini erkek, erkeğin işini kadın yapmaya başlayınca bu cinsel kimliklerde de sıkıntı olmaya başlayacaktır. Bir süre sonra tartışmalar ve kavgalar bunlar üzerine kurulacaktır.
Aynı şekilde evdeki çocuklara da üzerlerine alması gerekenden fazla sorumluluk verildiğinde çocuklar, çocuk olmaktan çıkıp küçük yetişkinler haline geliyorlar. Bu da ileride o çocuğun hayatında büyük sıkıntılara sebep oluyor. İlk örnek bence; her şeyin ve herkesin sorumluluğunu almaya çalışıp etrafındaki her şeye hükmetmeye çalışıyor. Bunun mümkün olmadığından haberi bile olmuyor, bu yüzden de kimseye ve hiçbir şeye yetişemiyor. Bir süre sonra kendini yetersiz olarak görmeye başlayıp öz güvenini ayaklar altına alıyor. Mutsuz, öz güvensiz bir birey olarak yoluna devam etmeye çalışıyor ama bu tür çabalar da boşa çıkıyor. Ne iş hayatında ne evlilikte ne de arkadaşlıklarda bu şekilde yoluna devam edemiyor. Gerektiğinden fazla yüklerin altında eziliyor çünkü.
Teknolojinin ağlarıyla örülen bir dünyada yaşamaya çalışıyoruz. “Bırak kimlik kargaşasını, aklımızı kaybetmediğimize şükrediyoruz bazı zamanlar.” diye sitem edenleriniz olabilir. Evet, haklısınız. Ben de işte tam bu nedenden dolayı içimizdeki kişinin çok sağlam bir karaktere sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Yanlış yola saptığınızda sizi ilk olarak o uyaracak, onun sesini duymamazlıktan gelmeyin sakın!
Her zaman olduğu gibi;
Sizi, kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum…
İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin…
Hayatınızın en güzel bölümü çocukluğunuz, en masum yanınız çocukluğunuz; onu sakın ihmal etmeyin…
En güzele emanetsiniz,
Sevgi ve saygıyla…
Yine çok güzel bir konu ve harika bir anlatım, kalemine yüreğine sağlık canım.