Melda, içine kapanık ve çekingen biriydi. İnsanların yanında kendisini ifade edemiyor ve konuşmaya çekiniyordu. Sessizliğin içinde yalnız başına savruluyordu. Adeta görünmez biri gibiydi. Fakat böyle olmasını hiçbir zaman istememişti. Daha atılgan ve daha cesur olmak istiyordu. Rahatça konuşabilmek, insanlarla iletişim kurmak istiyordu. İçinde onu engelleyen bir şey vardı, onu durdurup susturan. Ne zaman bu duyguyu yaşasa gri bir ruh silüetinin ağzını kapattığını canlandırırdı gözünde.
Öz güvenini düşüren bu gri silüete direnmek için dış görünüşünü değiştirip kendisiyle biraz daha ilgilenmesi gerektiğini düşündü. Kozmetik ürünleri satan bir mağazaya girdi. Renk renk göz farları, allıklar, takma kirpikler, rujlar, parfümler, simler ve ojeler vardı. Burası rengarenk parlak farklı bir dünya gibiydi. Bütün ürünlerden birer tane alıp denemek istedi. Fakat eline aldığı hiçbir ürünü satın almak istemedi. Elini uzattığı ne varsa beni alma diyordu adeta. En son vazgeçip gitmeyi düşündüğü sırada gözüne bir renk ilişti. Renkli küçük şişenin yanına gitti ve şişeyi eline aldı. Bu bir ojeydi. Bu rengi çok beğenmişti. Şişenin üstünde renginin kırmızı zencefil rengi olduğu yazıyordu. Normalde hiç oje sürmezdi ama bugün bu mağazadan eli boş da çıkmak istemiyordu. Ojeyi satın aldı ve eve gider gitmez tırnaklarına sürdü. Rengi o kadar güzel duruyordu ki devamlı tırnaklarına bakıyordu. Dikkat çekici bir renkti, kendisinin de parmakları uzun, zarif ve açık tenli olduğu için çok güzel gözüküyordu. Ertesi gün okula gittiğinde birkaç kişi ojenin numarasını sormuştu. Bu, Melda’nın çok hoşuna gitmişti. Zaman ilerledikçe dokunduğu kişilerin ona odaklanıp dediği şeyleri onayladığını fark etti. Sınıftaki Ayşe ders notlarını asla kimseyle paylaşmazdı. Ayşe’nin omzuna dokunarak eksik ders notlarını istedi. Ayşe sabit bakışlarla ve yapmacık bir gülümsemeyle: “Tabii ki sana ders notlarını veririm.” dedi ve hemen notlarını Melda’ya verdi. Melda’nın bunu ojeye bağlaması için birkaç tane daha olayın yaşanması gerekmişti. Melda başka bir gün kantine gidip kahve içmek istedi. Kantindeki görevliye bozukluğunun olmadığını söylediğinde adam sorun olmadığını söyleyerek ona kahve ve ikram olarak da kurabiye verdi. Melda kendisini harika hissediyordu. Hayatında hiç bu kadar özgüvenli hissetmemişti. Dokunduğu kişiye istediğini yaptırabiliyordu. Kendisini her fırsatta aşağılayan ve zorbalık yapan bir kız vardı. Gücünü onun üzerinde denemek istedi. Ne yaptırmak istediğini düşünecekti çünkü ona güzel bir ders vermek gerekiyordu. Ufak tefek istekler dışında gücünü yarına saklıyordu. Ertesi gün uyandığında ojelerin rengi değişmiş farklı bir tona dönüşmüştü. Parmağındaki ojenin üzerine bir kat daha oje sürdü. Kendisini yenilenmiş hissediyordu. İçinden büyük bir enerji ve mutluluk geliyordu. Ona engel olan gri silüet yok oluştu. İçi kıpır kıpırdı, herkese tatlı tatlı sataşmak ve zıplamak istiyordu. Okul yıllarını işkenceye çeviren Ece’yi görünce sinirlendiğini farketti. Sanki içinde bir sıcaklık vardı ve yukarı doğru yükseliyordu. Koşarak kızın yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından sınıfa girdi. Ders başladıktan beş dakika sonra bir ses adından da çığlıklar yükselmişti. Herkes camdan dışarı seslerin geldiği tarafa doğru bakıyordu. Ece’nin cansız bedeni kanlar içinde yerdeydi. Ece, çatıdan atlamıştı, Melda sinsice sırıtmaya başladı. Dersler iptal olunca öğrencileri de eve yolladılar. Öğrenciler olayın şokunu atlatamamıştı ve yerdeki kıza bakmaya çalışıyorlardı hatta bazıları fotoğraf çekmeye çalışmıştı. Bahçede kaos vardı. Melda, Ece’nin erkek arkadaşını görmüştü. Çocuk şok içinde donakalmıştı. Çocuğun yanına gitti, omzuna dokundu. Sinemaya gitmek isteyip istemediğini sordu. Çocuk gülümseyerek gitmek istediğini söyledi. Birlikte sinemaya gittiler. İlerleyen günlerde Melda çevresindeki herkese istediklerini yaptırmaya devam etti. Hem istediği her şeyi yaptırıyordu hem de canını sıkan kim varsa dehşet verici şekillerde ölmelerine sebep oluyordu. Ojelerini her sabah yeniliyordu. Fakat ojesi bitmek üzereydi ve şişe dibine gelmişti. Ojeden birkaç tane daha almaya gittiğinde kullandığı rengin tükenmiş olduğunu söylediler. Bütün mağazalara uğramıştı fakat hiç birinde bu renk yoktu. Delirecek gibi oldu. Sihir bitmiş miydİ? Ojesi neredeyse bitmişti ve ojesiz kendisi bir hiçti. O sırada donup kalmıştı. Tek yapmak istediği karşıdan karşıya geçmekti. Hiç bakmadan kendini yola attı. Bunu istemiyordu ve sanki biri zorla yaptırıyordu.
Hızla gelen otobüs duramayıp Melda’ya çarptı. Genç kız otobüsün altında ezilerek can vermişti. O sırada mağazanın önünde olanları izleyen Eda tırnaklarını törpülüyordu. Kırmızı zencefil rengi ojelerine çok güzel görünüyordu. Ablası Ece’nin intikamını aldığı için gurur duydu. Kolundaki büyük çantaya baktı. İçi kırmızı zencefil rengi oje doluydu.