Kıskanmak…
“Kıskanmak mı? O da nedir ki?” bu kelimeyi okuyanlardan bazılarınız böyle düşündünüz eminim, bazılarınız da, “Evet ya, ben iflah olmaz bir kıskancım…” demiş olabilirsiniz.
“Ben hayatım boyunca hiçbir şeye ve hiç kimseye karşı en ufak bir kıskançlık duymadım…” diyenler, gerçekçi misiniz? Bir düşünün bakalım, hayatınızda kıskançlığa hiç yer yok mu?
Bence, hepimiz hayatımızın bir noktasında birilerini veya bir şeyleri kıskanırız. Bu insan doğasının bir parçasıdır ve utanılacak bir şey değildir. Ancak, ne zaman ki karşımızdakine veya bize zarar vermeye başlar, işte bu hiç de istenen bir durum değildir. Duyduğumuz kıskançlığın bu raddeye gelmesine izin vermemeliyiz.
Böyle bir kıskançlık, özellikle ilişkilerimizde birçok soruna yol açabilir. Örneğin, arkadaşınız, eşiniz, aile üyeleriniz gibi değer verdiğiniz insanların, size önem vermediklerini hissettiğinizde veya başkalarına sizden daha fazla önem verdiklerini düşündüğümüzde, kıskançlık duygusu, bir yılan gibi çöreklendiği yerden başını kaldırmayı deneyecektir.
Bir düşünelim bakalım, en çok neleri kıskanırız?
İstediğimiz bir şeye sahip olan birini gördüğümüzde, kıskanmak ve sahip olduklarını istemek doğaldır. Karşımızdaki insanın başarısını, cesaretini, güzelliğini, hırsını, parasını, yaşam şeklini, hatta okuduğu okulları, ailesini, gücünü, daha da basite indirgeyecek olursak, göz renginden ten rengine kadar kıskanılacak çok şey bulabiliriz. Bu duygu, bazen öyle bir hale gelir ki içimizde bizi kemirip duran bir kurdun varlığını hissederiz.
Babamla olan sohbetlerimizde, hayatında kimseye karşı bir kıskançlık hissetmemiş olan babam, “Biliyor musun kızım, bu hayatta sadece gençliği kıskanıyorum. Gitti mi bir daha geri gelmiyor.” demişti.
Kıskançlık yaratmak için o kadar çok konu bulabiliriz ki örneğin;
“Kalabalık aileleri kıskanıyorum. Öyle mutlu görünüyorlar ki…”
“Arkadaşlarımı kıskanıyorum. Onlar mutlu ve kaygısızlar ve ben her zaman üzgün ve endişeliyim.”
“Bütün hayatlarını ışıltılı yaşayan insanları kıskanıyorum, çünkü benim gibi sürekli sönük bir yaşam sürmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorlar.”
“Evli olanları kıskanıyorum, çünkü onların bir hayat arkadaşları var.”
“Rahat işleri olan herkesi kıskanıyorum. Onlar, bir gün orada bir gün buradalar… Benim gibi sabahtan akşama bir masa başında çalışmıyorlar.”
“Aileden gelen paraları ve güçleri olanları kıskanıyorum. Benim gibi olsalardı, görürdüm o zaman onları…”
“Arkadaşları ve dostları çok olan, sosyal çevresi geniş insanları kıskanıyorum. Oysa benim, hiç arkadaşım yok…”
“Eşimi kıskanıyorum. Çünkü benden başkalarıyla da gayet güzel vakit geçirebiliyor.”
“İş arkadaşımı kıskanıyorum, benim kadar çalışmıyor ama nasıl oluyor da sürekli yükseliyor?”
Böyle binlerce neden bulabiliriz. Önemli olan bunların bizi ne kadar etkilediği, içimizdeki kurdun bizi nasıl yiyip bitirdiği. Belki de hepimiz, içten içe bir şeyler için kıskanılmak isteriz. Kimimiz güzelliğimizle, kimimiz cesaretimizle, kimimiz de gençliğimizle, kimimiz zekamızla…
Sizce en kıskanılacak özellik nedir? Acaba sahip olduklarımızdan hangisi karşımızdakinde bu hissi uyandıracaktır?
Bence, kıskançlık duygusu, genellikle güvensizlik ve korku nedeniyle gelişir. Çaba sarf ederek başarıya ulaşmak yerine, kıskanarak işin kolayına kaçmak… Karşımızdaki insanların şanslı yönlerini hemen görürüz de onların bu özelliklere kavuşabilmek için sarf ettikleri gayreti hiç önemsemeyiz. Hatta farkında bile değilizdir.
Kıskançlığı, dozunda olması şartıyla, aynı zamanda başarmak ve başarısızlıktan kaçınmak için motivasyon sağlayan insan doğasının bir parçası olarak da nitelendirebiliriz. Burada en önemli şey, kıskançlığın dozunda olmasıdır. Bazı durumlarda, bu başarı ihtiyacı insanları yanlış yönlendirebilir ve istediklerini elde etmek için onları etik olmayan davranışlara itebilir. İşte bu tehlikeli ve istenmeyen bir durumdur. Kıskançlık öfkeye ve başkalarıyla çatışmaya yol açabilir.
“Kıskançlık duygusu”, aslında hoş olmayan bir duygudur. “Kıskançlık” kelimesi de hoş bir kelime değildir. Kimse “kıskanç” olduğunu itiraf etmek de istemez. Hatta kendisinin “kıskanç” bir insan olarak tanımlanmasından da rahatsız olur. Ama zaman zaman, içten içe başkalarını kıskanmaktan da geri durmayız.
Şimdi dürüstçe kendimize bir soru soralım:
Sahi, başkalarında olduğunu gördüğünüz ve sizde de olmasını istediğiniz, sizi kıskandıran şey nedir? Ya da tam tersi bir soruyla; siz, başkaları tarafından kıskanılacak ne gibi özelliklere sahipsiniz?