Kıymetli Zamanlar

Gülcan Pınarbaşı 44 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Zaman ne kadar da önemli bir kavramdır insanlar için. Çünkü tüm hayatımızı zamana göre planlamak zorundayız. Sınırlı bir zaman dilimine birçok şeyi sığdırmak zorundayız. Bir günde ne kadar çok şey yaptığımızı düşündüğümüzde bazen hayrete düşeriz. Nasıl bu kadar çok şey yapmış olduğumuza şaşar kalırız. Bir gün gibi ömrümüz de sınırlı. Üstelik onun sınırını da bilmiyoruz. Bize bahşedilmiş ömrün ne zaman nihayetleneceğini bilemediğimiz halde bu sınırlı ömre de birçok şeyi sığdırmaya çalışırız. Hiç yaşlanmayacak gibi, hiç ölmeyecek gibi koşturup dururuz.

Bazen hayatımızda hiç unutmak istemeyeceğimiz güzel zamanlar olur. Bazen de bir an önce geçsin, bitsin istediğimiz zamanlar. Güzel bir şeyler yaşarken çabucak geçen zaman, zor şeylerle baş etmeye çalışırken bir türlü geçmek bilmez. Halbuki tam tersi olsa, ne güzel olurdu değil mi?

Çocukken zamanın, yılların çabucak geçmesini ve bir an önce büyümeyi isteriz. Çünkü bunun bir yanılsama olduğunu bilmeden, büyüdüğümüzde her istediğimizi yapma özgürlüğüne sahip olacağımızı sanırız. Gelecek günlerin hayaliyle kutlarız her doğum günümüzü. Oysa bol arkadaşlı, bol hediyeli ve eğlenceli her doğum günü bizi, yetişkin olacağımız, birçok zorlukla baş etmek zorunda kalacağımız günlere ve kaçınılmaz sona bir adım daha yaklaştırır. İnsan belli bir yaşa geldikten sonra artık bu özel ve güzel günleri kutlarken aynı hisleri taşımamaya başlar. Akrabalarını, arkadaşlarını, sevdiklerini bir bir uğurladıkça ebedi âleme, daha çok bilincine varır artık hayatın nihayetli olduğunun. Elbette ki her yaşın bir güzelliği var ve insan olduğu yaşın kıymetini bilmeli. Çünkü bir daha içinde bulunduğumuz yaşımız kadar genç olamayacağız asla. Her ne kadar bunun farkında olsak da kırklı yaşlara gelindiğinde insanın içini bir telaş kaplar. Allah’ın bahşettiği sınırlı ömrün büyük bir kısmının geçtiğinin, belki de kalan kısmının geçen kısmından daha az olduğunun idrakine varmış olunur çünkü. Henüz hayattan beklentilerini gerçekleştirememiş olmanın, hedeflerine ve hayallerine ulaşamamış olmanın hüznü kaplar insanın içini.

İşte bu yüzden kırk yaşın kapısından geçer geçmez birçok insana sanki yeni bir yaşama sevinci yüklenir. Sanki herkes daha bir hızlı yaşamaya başlar. O güne kadar yapmak isteyip de yapamadıklarını gerçekleştirmek için çabalar. Kişisel bakımına daha bir özen gösterir, kıyafetlerini daha bir dikkatli seçer. Hatta o yaşa kadar koyu renk kıyafetleri tercih edenler, kırmızılar, maviler, pembeler giymeye başlar. Sağlıklı beslenmeye, spora, hobilerine, gezmeye, eğlenmeye, kendilerini geliştirebilecekleri aktivitelere daha çok zaman ayırmaya çalışırlar. Hatta bir “Ölmeden önce yapılacaklar” listesi hazırlayıp her bir maddeyi gerçekleştirmeye çalışanlar bile vardır. Çünkü bilirler ki zaman daralıyor.

Geçen bir güne asla geri dönülemiyor. İşte bu yüzden, her günü bize verilen bir armağan olarak kabul edip kıymeti bilinmelidir. Her uyandığımız güne şükredip sevdiklerimizle dolu dolu yaşamalı, kimseyi kırmamaya çalışmalı ve verimli, kaliteli bir ömrü arkamızda bırakmalıyız giderken.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version