Kızıl Kale

Meltem Bozkurt 681 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Hindistan’ın Delhi şehrinde bulunan görkemli kale 200 yıl boyunca Babür Hanedanı’nın ana merkezi konumundaydı. Bütün olayların merkezinde yer aldığı için de devletin tören ve siyasi işleri yürütebildiği gibi günümüzde de Delhi’nin ve birçok farklı ülkenin yoğun ilgisi ile karşı karşıyadır. Kale, Hint tarihindeki önemli olayların anılmasında önemli bir rol oynar. Hint bağımsızlığının bir sembolü olarak tanınması, İngiliz sömürgeciliğine karşı 1857 Hint ayaklanmasıyla olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Ancak amacı, farklı grupları tatmin etmek için sıklıkla değişir.1639 yılında Şah Cihan tarafından “Shahjahanabad Sarayı” olarak inşa edilmiştir. Öncesinde 3. Moğol İmparatoru Ekber oğlu Cihangir için başlatmış sonrasında torunu Şah Cihan tarafından tamamlanmıştır. Kalenin duvarları kırmızı kum taşından devasa şekilde yapılmış olduğundan ismini buradan almıştır. Büyük kırmızı kumtaşı ile tanınan Kızıl Kale 1546’da inşa edilen eski Salimgarh Kalesine bitişiktir. “Cennet Akımı” olarak bilinen bir su kanalı ile birbirine bağlı köşkten oluşur. Kızıl Kale’nin bahçe tasarımı da dâhil olmak üzere yenilikçi mimari tarzı, Delhi, Pebcap, Rajastan, Keşmir, Braj, Rohilkhand ve diğer yerlerde inşa edilen daha sonraki binaları ve bahçeleri de etkilemiştir. Özellikle Hindu ve Moğol izleri görülen kale de pembe ve kızıl tonlar ağırlıkta olduğu için “Kızıl Kale” adını almıştır. Kale inşaatı 1638-1648 yılları arasında yapılarak tam 10 yılda tamamlanır. Kızıl Kale ismi, yapının her zaman kırmızı olduğunu düşündürmektedir. Aslında bu konu, birçok insan tarafından yanlış bilinmektedir. Çünkü yapı, İngilizler tarafından kırmızıya boyatılmıştır, binanın orijinal halindeki kireçtaşının kırılmasıyla birlikte yapı kırmızı bir renk almıştır. Ayrıca İngilizler tarafından kalenin korunduğunu simgelemek için ismi “Red Fort” konulmuştur. Bu nedenle halk, “Red Fort” kelimesini tekrardan gözden geçirmiş ve “Lal Qila” şeklinde ifade etmiştir. Kızıl Kale’de iki kapı, halk için inşa edilmiştir. Bu kapılar, “Lahori” ve “Delhi” kapılarıdır. İmparator ise “Khizrabad” kapısını kullanmıştır. Şu anda da kalenin giriş kapısı “Lahori” kapısıdır. Bu şekilde kalede; Lahori kapısı, halkın kabul edildiği salon (Divan-ı Aam), hasların kabul edildiği salon (Divan-ı Has), kraliyet alanı, İnci Camisi mescidi, Rang Mahal (Renkli Saray) bulunmaktadır. Kale, farklı birer müze alanı olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca kalede gösteriler de yapılmaktır. Ses ve ışık gösterisi, Kızıl Kale’de her gece gerçekleştirilmektedir. Hint tarihinin anlatıldığı ve Kızıl Kale hakkında bilgilerin verildiği bu gösteri hem İngilizce hem de Hintçe sunulmaktadır. Mevsimsel olarak gösterinin başlama saati değişebilmektedir. Kızıl Kale, 2007 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle her yıl, binlerce turistin uğradığı yerlerden biri olmaya başlamış, keşfedilmeye değer bir yapı olarak kabul edilmiştir.

Şimdi gelelim hikâyenin ardındaki hüzne. Tac Mahal’in yapımı Şah Cihan’a pahalıya patlamıştı. Oğlu tarafından tahtan indirilen Şah Cihan Tac Mahal’in tam karşısına siyahını yaptırmak istiyordu, oğlu ona bu fırsatı vermeyerek Kızıl Kale’nin bir bölümüne yaptırdığı Oktagonal Kulesi’ne hapsetmiştir. Bu kulenin en önemli özelliği Tac Mahal’in tam karşısında olmasıdır. Tam yedi yıl boyunca uğruna gözlerini kaybedecek kadar ağladığı eşinin mezarının tam karşısında onu izledi. Sonunda da o kale de hayata veda ederek çok sevdiği eşinin yanına defnedildi. Doğarken annesinin ölümüne sebep olan oğlu tarafından hapsedilen Şah Cihan bunu gerçekten hak etmiş miydi? Kim haklıydı? Aşkı uğruna büyük paralar kaybetmeyi göze almış bir yürek mi? Babasını son nefesine kadar onu sonsuz bir acı içinde bırakan evlat mı? Biz yine de en iyi bildiğimizi savunalım, sevmeyi. Çünkü her şey onun ardında gizli.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version