KIZIMIN ÖYKÜSÜ
Kız çocuğu mevsimlerden ilkbahar, geçen ömrümüzün satır başıdır. Satır başıdır çünkü yeniden başlamıştır hayat. Tıpkı ilkbahar gibi. Kışın geçen sert havayı ilkbahar kıracaktır. Kışın ölen dünya, ilkbaharla canlanacaktır. Ömrünün onsuz nasıl geçtiğine şaşırıp kalacaksın. Yaşamın anlamını onda bulup onunla yaşamını devam ettirmek isteyeceksin. Kucağına aldığın küçük canlıyı hayata tutundurmak isteyeceksin. Sende onunla tutunacaksın konduğun dala. Boncuk boncuk gözleri, kıvırcık saçlarıyla oyuncak bebek misali bağrına bastığında her şeyin ne kadar önemsiz olduğunu göreceksin. Dünya, onu etrafında dönecek. Sen de pervanesi olacaksın. Yeter ki mutlu olsun. Güneş gibi ısıtsın evini. Kız çocuğu neşesi farklıdır. Cıvıl cıvıldır. Hayatın donukluğu asla yoktur. Sönmeyecek bir ateş gibidir. Güldükçe güldüren seni sarıp sarmalayan bir nefes gibidir. Kimse de bulamazsın o neşeyi arasan da. Ayaklarını yere vurur ama sesini duyurmayacak kadar bile narindir. Öpüp koklamaya çalıştığın şekerden bir yumaktır. Zıplat zıplat, dur. Keyfinden kahkahalar çınlatsın ortalığı.
Ceylan gözlü esmerim,
Endişeye mahal vermeyenim,
Rüyalarımın en masumu,
En şifalı hikâyem,
Nadide çiçeğim.
Ne çok manalar yüklemişim sana. Kıymetlim. Hastalansa dünya durur. Evdeki tüm sesler kısılır. Doktor, aktar derken tüm çareler aranır. Aman, iyi olsun! Hayatta onunla güzel olsun.
Bazen bazı sıkıntıların çaresini ararken yıllar geçmiştir. Gezmediğin doktor, hastane kalmamıştır. Biraz hüzün biraz umut ile geçen seneler, seni yıpratmıştır. Hele de kendinden daha kıymet verdiğin içinse bu çaba, çabuk olsun istersin. Bir çare…
Ameliyatsız bir çare…
Dediğim gibi ameliyatsız bir çare ararken iki yıla yakın bir zaman geçmiştir. Ve boğazına düğümlenen yumrular artık yutulmuyordu. Geçmediğine de kanaat getirince ameliyat, şart oldu. Belki de her şey geride kalacaktı. Bilinmezlik, dünyanın en eski ve korkunç duygusudur. Yeter ki iyileşelim!
Şimdi, bizi bekleyen bir soru daha. Seni tek başına ameliyathaneye nasıl gönderecektim? Benden bir parça nasıl kopacaktı? Yanında olmayı çok istedim. Prosedürdü derken araya sağlıkta girince elim mecburdu. Eh! her şey sağlık içindi. Kıvırcığım. Seni masum, utangaç halinle uğurladım. Başını önüne eğişini hiç unutmayacağım.
“Küçüğüm, dünya sana için ne kadar büyük dimi?”
“Hayır.”
Tam tersi çok küçük. Zamanla anlayacaksın. Bende hep yanında olacağım.
Telaşlı vakitler başlamıştı. Tüm sorular, bir anda cevap bekliyordu. Ve cevabı verecek olan zaman, bir türlü geçmiyordu. Çıkan her hastaya “sen misin?” diye bakmak çok karışık duygular barındırıyordu. Bu arada onların dertlerine de istemsizce ortak oluyorduk. “Rabbim, şifa versin!” demekten başka çare kalmıyordu. Şükretmenin kıymetini anlıyordun.
Sen de melekler gibi geldin. Kıvırcığım. Uyuyordun. Narkozun etkisiyle biraz da huysuzdun. Bekledim uyanmanı. İki gözün de bandajlı olunca uyanmaktan bile korktun belki. Ya da fark etmedin bile uyandığını. Kendine gelince sana seslendim.
“Korkma, kızım. Buradayım.”
Acıktığını söyleyince kapalı gözlerle yemek yedirirken sana:
“Şimdi, ben ne yapacağım?” dedin ve beni kalbimden vurdum. Bir şey “Cız etti.” geçti.
Ah, benim küçük evladım! Çaresizliği o çocuk yaşta nasıl da bildin? Ben, vardım kuşum.” Hep yanındayım izin verildikçe gökten.
Evlatlar, emanettir. Şükür ki sağlıcakla hayatımızı devam ediyoruz.
Meleğin ete kemiğe bürünmüş halisin,
Ümidin adı soyadı gibisin,
Eserken rüzgâr getirir bahar kokunu,
Zamanın asıl adı sensin,
Zamanın asıl tadı sensin,
Aşksın, gönül fanusunun pervanesi.