Koçlukta Yaklaşımlar – Bilişsel ve Davranışçı Terapi

Yeşim Çim 665 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Sevgili okurlarım, Koçluğun etkilendiği yaklaşımlara devam ediyoruz. Geçen yazımda Varoluşçu yaklaşım ile Koçluk arasındaki (çok daha doğru ifade etmek gerekirse) Koçluğun Varoluşçu Yaklaşımdaki kullandığımız ilkeleri yazmıştım.

Bugünkü yazım Bilişsel ve Davranışçı Terapi ile Koçluk arasındaki benzer ve dahi koçlukta kullanılan yöntemlerdeki yerini yine kalemim yazdığınca anlatacağım. İlk belirtmem gereken Kuram temelinde terapi yatıyor. Koçların terapi yapamadıklarını ve meslek Etik ve Yeterlilik kurallarımıza uygun olmadığını yineleyelim. Biz burada bu kuramdan Koçluğun etkilendiği boyutları ele alacağız.

Peki nedir bu Bilişsel ve Davranışçı Yaklaşım

Öncelikle bu yaklaşım tam olarak ortaya çıkmadan önce Davranışçı Yaklaşım ve Bilişsel Yaklaşım olarak belirlendiğini biliyoruz.

Davranışçı Yaklaşım: Kapsamlı bir Kuram olmakla birlikte öğrenilmiş ve sürdürülmekte olan insana ait davranışları tanımlayabilmek için deneysel temelli bir girişim diyebiliriz. Amaç ise, davranış bozukluklarının çözüme kavuşturulması için öğrenmeye determinist (belirlenebilir) bakış açıları hakim olmaktır. Bu Kuramı benimseyen Pavlov, Skinner ve Watson içgözlemin yani kişinin iç dünyasının ölçülebilirliğinin bilime aykırı olduğunu savunmuşlardır. Thorndike, Bandura, Mechenbaum, Mahoney, Beck, Wolpe, Lazanus ve Kazdin Davranışçı Yaklaşımı benimseyen önemli kişilerdir. Bu yaklaşıma göre tüm psikolojik rahatsızlıklar yanlış kazanılmış huylar topluluğudur. Eğer bu kusurlu özellik ortadan kalkar ve odak noktada sağaltım ile buradaki davranış değişirse, kişinin tüm örüntüsünün değişeceği ve kişi ile ilgili iyi sonuçlar alınabileceği savunulmuştur.

Bilişsel Yaklaşım: Amerika’da Davranışçı Yaklaşım fazlasıyla kabul edilirken ve psikoloji için temel gereklilik olduğu savunulurken, Edvard C. Tolman tek başına Bilişsel Yaklaşımı savunmuştur. Yine diğer psikologlar gibi fareler üzerinde deneyler yapmış ve öğrenmenin mekanik olarak değil, zihinsel süreçler yoluyla olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Amaç, koşullanma olmadan da öğrenilebilirliktir. Bu nedenle bu yaklaşıma tutum değiştirme modeli diyebiliriz. Karşılıklı bağımlı bir ilişkide bilgi, duygu ve eylemin üç unsur birleşimi şeklinde tanımlanabilir. Bilişler duygu unsurludur ve gerçekte de tutumla eş anlamlıdır. İnsan duygularının ve davranış şekillerinin deneyimledikleri olayları nasıl algılayıp yapılandırdıklarını savunan Beck kişi iç iletişimlerinin içgözlem ile eşlenebilir olduğu şeklinde tanımlamıştır.

Peki bu iki yaklaşım birleşip Bilişsel ve Davranışsal Yaklaşım nasıl ortaya çıktı?

1980 li yıllarda bu iki yaklaşımın entegresi ile ortaya çıkan Bilişsel Davranışçı Terapi Hareketi Psikoterapi anlamında çok başarılı olmuştur. İngiltere kaynaklı kuramcılar köklü Davranışçı geçmişlerinin etkisiyle belkide Psikoterapi tarihinde ilk kez ortaya çıkan bu bütünlüğün Kuram haline getirilmesi gerçekleşmiştir. Sadece depresyon için kullanılırken, panik bozukluk, sosyal fobi, yaygın anksiyete, kişilik bozuklukları, OFB, yeme bozuklukları, somotoform gibi bir çok tedaviye yönelik kurumsal çalışmalar yapılmıştır.

Temel ilkeleri ele alırsak;

Kişilerin çevreden çok çevreyi nasıl algıladığı ile ortaya çıkan kendi zihni ile çevrenin Bilişsel tasarıma göre tepki verdiğini savunur. Öğrenmenin Bilişsel işlevler aracılığı ile davranışa dönüştüğünü savunur. Düşünceler, duygular ve davranışlar nedensellikle iç içedir ve de bu saç ayağından hiçbiri tam olarak başat aktör değildir. Kişilerin sorunları nasıl oluşturduğu ve sürdüğünü kolay bir çerçeve ile ele alır. Bu yaklaşım kalıcı değişim için Anlama ve içgörünün Davranışsal olarak desteklenmesini savunur.

Koçlar olarak biz neleri kullanıyoruz?

  • Bilişler, duygu ve davranışlar üzerinde etkilidir.
  • Davranışlar, düşünce şekli ve duygulara etkilidir.

Koçluk yaptığımız kişilerde anda ve de gelecek odaklı olarak diye tekrar belirtelim koçlar geçmişle çalışmaz, düşünce tarz değişikliği yapmanın, kişinin davranışlarına olumlu etkiler ettiğini ve bunun içinde Bilişsel ve Davranışçı değişimin kabul ederek, her kişinin bilişine uygun yöntemler kullanıyoruz. Bir örnekle açıklayalım örneğin bir Koçluk görüşmesi alan bireye başarıli olmak ile ilgili spesifik hale gelen bir konu oluştu. Başarı o birey için ne anlam ifade ettiğini sormamız onun icgorusunde yani bilişindeki ana durumu anlamamız için çok gereklidir. Bunu sormassak ne olur? Sormassak eğer Koç olarak kendi bilisimizdeki başarı ile gideriz bizim için başarının anlami ile devam ederiz ve sağlıklı bir Koçluk süreci olamaz. Davranışsal olarak da yine bir örnek yazarsam Öğrenci Koçluğunda erteleme davranışını, tam ve zamanında görevleri yerine getirme davranışı olarak olumlu bir davranış ile değiştirmek diyebiliriz. Tabiki Koçluk yapılacak kişi bunlar ile direnç gösteriyor ise kurgusal düzlemde kalıyor ve ilerliyemiyorsa neden çok daha derin bir duygu ve davranışa gidiyorsa da bir uzmana yönlendiriyoruz.

Evet yine dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Umuyorum beğenirsiniz.

Sevgiler.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Yeşim Çim
Bağlantılar:
Koç
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version