Korktuk evet, aldığımız nefesin ne kadar değerli olduğunu öğretti bize o korku…
Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu, kavşağı olmayan tek şeritli hayat yolunda, varış noktasına her an kavuşabileceğimizi öğretti mesela… Sevgiyi öğretti keza… Sevebilmeyi… Sarılmayı öğretti… Bir saniyenin bile değerini… Bir salisenin dahi geri getirilemeyeceğini… Dostluğu, kardeşliği, birlikteliği, bütünleşmeyi…
Başka… Aslında yitip gidenlerden gayri, yitip giden insanlığı da öğretti. Çadırlarda polyester bir battaniyeye sarılıp uyumaya çalışan insanların varlığına aldırmadan, bir sarsıntıyla yıkılabilecek hanesini fahiş fiyatlara pazarlayan ev sahiplerinin defnedilmemiş merhametsizliğini öğretti.
50 yıllık binaların önünde diz çöken daha sene-i devriyesi dolmamış trilyonluk binaların varlığını, o binaları yapan müteahhitlerin şereflerini kaça sattıklarını öğretti. Odundan kolon yapanlar, kumdan kale yapanlar kadar masum değillerdi elbette, bu öyle bir korkuydu ki dışı boncuk içi mezarlık olan beton yığınlarının söndürdüğü ocakların kimsenin yanına kar kalmayacağını öğretti.
Evler güven vermiyordu. Yataklar yumuşak değildi, yastıklar taş olmuştu. Lambalar eskisi gibi ışık vermiyordu, ısıtmıyordu sobalar. Nesli tükenme tehlikesi içerisindeydi insanlık denen duygunun…
Enkazdan ne alırsam kardır diyen zihniyetlerin varlığını öğretti korku. Kiracıdan ne koparırsam kardır diyen ev sahipleri de hatırı sayılır bir rakamdaydı. Battaniye fiyatlarını artıranlar peki, sobaya zam yapanları da unutmamak lazım. Öylesine bir elekti ki o korku; kiri temizden ayıklayan, yanlışı doğrudan ayrıştıran… Elleriyle bir can daha kurtarmak için enkazı kazıyanları da gördük, enkazları yağmalayanları da… Evet korktuk, iki büyük felaket, iki büyük deprem… Sokaklarda yattık, camilerde sabahladık. Yurdumun her tarafı sallanırken, dualar okuduk birbirimize sarıldık. Eşlerimizi dostlarımızı toprağa gömdük. Son bir ay içerisinde yaşarken mahşer-i gördük. Korktuk, kıymetini bilemediklerimizi kaybetmekten… Şimdi zaman derin bir nefes alarak son bir ayımızın muhasebesini yapma zamanı. Peki Neydi bu korku?
Bazen korku, kıymetle kardeşti… Korkarsan kıymetini bildiklerin korurdu seni. Kıymetini bildiklerin sarıp sarmalardı. Evet artık korkuyoruz, belki de kaybetmekten.