Sevgisiz günlüğüm, Merhaba!
Hangi gündeyiz umurumda değil. Saat 07.00.
Yeni bir gün ve yeni bir sayfada yine baş başayız. İnce uçlu bir kalem aldım elime. Korktun mu? Tikin falan vardır, belki. Biraz gezineceğim üzerinde. Huylanma sakın. Tamam mı? Kabul etsen de etmesen de kararım kesin. Şimdiden altı satır yazdım, bile. Kızma e mi?
Bak sana ne anlatacağım bugün. Korona diye bir hastalık çıktı. İnan ki herkese ölüm gerçekten varmış dedirtti. İlk zamanlar inanmazsın, insanları naylona sarıp taşıyorlardı. Birbirine dokunan ayvayı yedi. Öyleleri çıktı ki yiyeceğini çamaşır suyuyla yıkaması yetmezmiş gibi içini dezenfekte etmek için içenler bile oldu. Evde, sokakta, markette insanlar birbirine tiksinir gibi aylarca kaçtı.
Mahşeri andıran bir durum gibi bu olay. Ama Kâbe’deki gibi değil. Hani insanların dünyada birbirinin arkasından yediği naneleri öğrenince görünmeyeyim diye sağa sola saklanacakları birbirinden kaçacakları zaman var ya aynen öyle durum. Karı koca bile birbirlerini sterçleyip öyle uyuyacak nerdeyse. Güler misin, ağlar mısın? Her gün akşam saatlerinde bıyıklı bir adam televizyona çıkıp hasta ve ölü sayılarını verip birkaç uyarıda bulunup gidiyor. Bugünlerde her akşam çıkacak bıyıklı âdeta dört gözle bekleniyor. Hakkını yemeyeyim çok çalıştı ve çok yoruldu.
İnsanları ölüm korkusu öyle bir aldı ki, cenaze merasimleri üç beş kişiyle yapılmaya başladı. Onlarda nükleer atık gömmeye gelen tam teçhizatlı elemanlar gibi. Evladı babasını toprağa koyamıyor. Neden mi ya yaklaşamıyor ya korkuyor ya da karantinada. Böyle şey mi olur demeyin. Valla oldu. Dezenfektanı ele sürülmesi gerekirken adam içti. Bildiğiniz içti. Mideyi temizleyeceğim derken en çok korktuğu ölüme gitti. Mikroplardan arınmış bir şekilde hem de.
İnsanların kafayı sıyırmasına ramak kaldı, bir ara. Hastanelerde test kuyruğu uzadıkça uzadı. Günlerce evine gidemeyen, çocuğuna sarılamayan sağlık çalışanları izledik. Her gün akşam dokuzda balkonlardan alkış tuttuk onlar için. Onlar çok şey yaptı, fakat biz onlar için ne yaptık acaba? Velhasıl çok zor günler geçirdik. Ama hala şunu anlamış değilim sevgisiz günlüğüm, bu korona Çin Seddini aşıp bize kadar nasıl geldi. Sen sevimli hayalet Casper’ın kardeşi sevimsiz hayalet Cosper misin? Valla Habil’le Kabil geldi bir an aklıma…