Dini veya resmi olarak sürekli bayram olarak kutlanan günler olmuştur tarih boyunca. Bayramlar neden insanlık için bu kadar önemli. Belki hayatımız boyunca bayram olarak kutlanması gereken birçok zamanımız olmuştur ama, aynı din, ırk, mezhep veya ülkeyi paylaşan bir topluluğun aynı zamanda bazı günleri bayram havasında kutlanmasını gerekli kılan nedir acaba?
Hz. İbrahim (a.s.) peygamberin, oğlu Hz. İsmail (a.s.)’i kurban etmesi ile başlayan İslam dinindeki kurban bayramı durumu, sadece biz Müslümanlara mı özgü yoksa, diğer inanışlarda da var mı?
Ben yazılarımda kişisel veya bir topluluğu örnek göstererek açıklamayı sevmem. Ayrıca bazı usta yazar veya düşünürlerin sözlerini alıntı da yapmam. Düşüncenin özüne bakarım. Bence de en önemli olan şey de budur. Onun için herhangi bir din veya tarihi durumu örnek olarak vermeyeceğim.
Öncelikle inanış nedir onu açıklamak isterim. Bence inanış ya da benim inanmama sebep olan duygu, bir organın insanda varlığı gibi bir şey. Herhangi bir kuruntu ya da çıkar doğrultusunda insanın kendisini avutması gibi bir şey değil. Yani insan bir şeye inanıyorsa bu duygunun kaynağı o insanda vardır demektir. Ayrıca bir insan bir inanca sahip değilse, ona ne kadar somut veya soyut deliller gösterseniz de, o inanç duygusu onda olmadığı için, herhangi bir şeye inandırmanız imkansızdır.
Topluluklar özellikle ülkelerinin veya ırkların için başarı kazandıkları şeyleri yıllarca yaşatmak adına, o günü veya anı bayram olarak belirler ve yıllarca bayram havasında kutlarlar. Peki dini olarak kutlanan bayramlar neden gerekli?
Oğul hediye edilen İbrahim, teslim olan İsmail, sözünü tutan İbrahim, kurtulan İsmail, kurban edilen bir koç, bayramı kutlayan bir inanış var tarih boyunca. Hem de geçen onca peygamber sonrası ve ondan daha yüce olarak gelen, Yaradan’ın sevgilisi, sevgililer sevgilisi bir peygamber, Hz. Muhammed Mustafa’dan (s.a.v.) sonra, hâlâ kutlanmakta.
Bana sorarsanız eğer, bir bayram varsa eğer, o da sevgililer sevgilisi olan peygamberin (s.a.v.) dünyaya teşrif ettiği gündür.
Peki O peygamber (s.a.v.), neden kendisinin bu kadar yüce olduğunu bildirmesine rağmen, hiçbir özel gününü bayram olarak ilan etmedi?
Son peygamberin (s.a.v.) hayatına baktığımızda, insanın aklına bazı sorular gelmektedir.
Ömrü hayatı boyunca gülmesi tebessümden öte geçmeyen, her acı ve sıkıntıya rağmen öfkelenmeyen, tüm zenginlik namına kazancını feda eden, ilim ve güzel ahlaktan öte geriye bir miras bırakmayan peygamber (s.a.v.) bizden neyi istemektedir?
İnsanlar için asıl olan nedir? Din aslına bize neyi bildirmektedir? İnsanlar için bayram olan şey nedir? İnsanın asıl sevinmesi gereken şeyi nedir?
Tarih boyunca birçok kurban olayının yaşandığı bilinmektedir. En başta Hz. Adem (a.s.)’ın çocukları olan Habil ve Kabil, peşi sıra gelen, özellikle bolluk ve bereketin olması, yağmurların yağması gibi, sonu insanların dahi kurban edildiği hayvan veya insanların kurban olunması gibi inanışları tarih yazmaktadır.
Biz Müslümanlar için kurbanı bayram eden nedir?
Kurbanı sadece hayvanların kesilmesi olarak anlamak, insanın inancının olmadığının göstergesidir. Çünkü, hak olan bir dine inanan her insan bilir ki, dünya hayatı ruhun yer ettiği toprak olan bedenin, ruhun inancını göstermesi için, yaradanın verdiği emir ve görevleri uygulamalı olarak yerine getirilmesidir. Yani beden uyguladıkça, ruhun inaç ve niyeti tasdiklenmiş olur.
Kurban gününün bayram olarak kutlanmasını da, ancak ve ancak İbrahimi bir duruş ve İsmaili bir teslimiyete sahip olanlar yapabilir.
Ayrıca, herhangi bir art niyet, gösteriş veya adet dairesinde değil de, Kurban Bayramı gününü bir dini inanış görerek ve inanarak, dünyalık olan mal ve mülkünü gözden çıkaran, akraba, eş, dostunu ziyaret eden, ihtiyaç sahiplerinin gözeten kimse, kurban gününü bayram olarak kutlamış sayılır.
Kurbandan maksat niyet, bayramdan maksat teslimiyettir…
Saygılarımla…