Manifesto

Mehmet Çakır 476 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

İstanbul Boğazı’nın yanı başında ağaçların ortasında kalmış Sabancı Müzesi, aileye hizmetinden sonra şimdi sanatseverlerle buluşuyor. Ülkemizi tanıtan sanatın değerini anlatan ve bahçesindeki bir anıtıyla da insana ve doğaya saygılı olmaya davet ediyor. Osmanlı ve günümüz ressamlarının eserleri yanı sıra hat sanatı örnekleri, fermanlar ve mekanı süsleyen eşyalarıyla tam bir şaheser.

Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa eğiticisi tablosu bir dünya klasiği. Yeryüzünün en ürkek ve ağır kanlı hayvanının bile sabırla, zamanla eğitilebileceğini anlatıyor. Osmanlı dönemi kadın ressamlar ve Nazmi Ziya, Şeker Ahmet, Abdülmecit Efendi, Şeyh Hamdullah,ve Fausto Zonaro eserleri görülmeye değer. Ve girişteki aynı zamanda yalıya ismini veren zarif at heykeli.

Bahçede ziyaretçileri karşılayan başka bir yapı da Yaşayan Piramit doğal yaşam döngüsüne sahip bir heykel olarak ta tanımlanabilir. Dört ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan piramit, dokuz metre yüksekliğinde ve her cephesine düşen güneş ve gölge dikkate alınarak İstanbul florasındaki bitkilerden oluşmakta. Piramit yaşadığı sürece üzerindeki bitkiler değişecek, dönüşecek, yeni filizler ve tohumlar oluşturacak, kimileri de ölecek. Doğanın doğal döngüsüne uygun olarak.

Piramidin yanı başında beyaz mermer üzerine yazılmış bir Manifesto ziyaretçilerin okumadan geçemedikleri bir içerikle bir hayat anlayışı sunmakta. Eser AGNES DENES’e ait.

“Bir paradoksla çalışmak.

Tarifi zor olanı tanımlamak.

Görünmeyeni görünür kılmak.

İfade edilemeyeni ifade etmek.

Toplumun kabul ettiği sınırlamaları kabul etmemek.

Yeni şekillerde görmek.

Saniyenin sadece küçük bir kısmı için yaşamak ve yaşanmış varoluşun çok öncesi ve ötesindeki ışık yıllarına nüfuz etmek – zamanı ekstrem mesafelerle ölçmek.

Sezgiye ulaşmak için zeka ve içgüdüyü kullanmak.

Gizemleri irdeleyerek ve gizli yaratıcılıkla canlanan sessiz evreni araştırarak insanlığın sınırlarını aşmaya çalışmak.

Bütünsel bir öz-bilince ve öz-farkındalığa ulaşmak.

Bir şeylerin merkezini – öz, fakat henüz anlaşılmamış anlamın gerçek ve içsel çekirdeğini – bulmak için uğraşmak, onu analiz edilmek üzere ortaya çıkarmak.

Yaratıcılıkla takıntılı olmak.

Sorgulamak, akıl yürütmek, analiz etmek, parçalarına ayırmak ve yeniden incelemek.

Her şeyin daha fazla anlamı olduğunu, düzenin kaostan yaratıldığını, ancak bu düzenin belli bir bütünlüğe ulaştığında yeni bir düzensizlik ve yeni araştırma ve gelişmelerle paramparça edilmesi gerektiğini anlamak.

Yeni kavramlar bulmak, yeni motifler tanımak.

İnsan varlığının sonluluğunu anlamak ve buna rağmen hâlâ güzellik ve kışkırtıcı düşünceler yaratmaya çalışmak.

Yaratıcı unsurların birbirleriyle ilişkisini anlamak ve yorumlamak:
İnsan ve insan, insan ve tanrı, insan ve doğa, doğa ve doğa, düşünce ve düşünce, sanat ve sanat arasında gerçekliği görebilmek ve yine de hayal kurabilmek.

Varoluşun önemini veya önemsizliğini bilmek istemek.

Sonsuz arayıştan vazgeçmemek.”

Sabancı ailesine ve Agnes Denes’e saygılar ve teşekkürler. Bize rehberlik eden Melis Naz Varcan’a sonsuz sevgiler.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version