Duvarlara kazıyorum ismini, kalemini, fotoğrafını, mirasını, ülkünü, aşklarını ve en önemlisi fikirlerini. Ancak duvarlara kazımak yetmez, zira beyinlere kazımak gerek. Hele Kasım ayı gelip kar hafif camlara çiselemiş ve bağrımı delercesine üşütmüşse. Seni hep aklıma düşüren kış ayları olur; başımızda olsaydın ne düşünürdün veya beni nasıl karşılardın diye. Bu ay bitiş ayı gibi görünse de senin fikirlerinin ölmediğini her Kasım ayında ziyaret edince görüyoruz. Sen hep aklımızda, ruhumuzda ve aldığımız her nefeste var olacaksın.
Sen gittin gideli bu fikirlerin kıymetini her geçen gün kendi adıma daha iyi anlıyorum. Kadınların tabut üstünde değil, her zaman baş üstünde tutulması gerektiğini öğretmiştin bize. Maalesef kadınlarımız her geçen gün katledilirken senin çıkardığın kanunların ne denli önemli olduğunu anladık. Yurttaşa verdiğin değerin kıymetini daha iyi anlıyoruz, zira halk o dönemde senin sürekli olarak Anadolu gezileri düzenlediğini bilir ve hiç çekinmeden aracı olmadan rahatlıkla derdini anlatırdı. Yine doğa sevgisinin senin için ne kadar kıymetli olduğunu biliriz. Sen, sırf bir ağacın dalı kesildi diye köşkünün yerini değiştirecek denli tabiatı severdin. Çocukları canından çok severdin; mesela evlatlık edindiğin küçük kız Sabiha, Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Kadın Pilotu olmuştu. Bir ülkede ilk defa çocukların değerinin anlaşıldığı ve dünyanın bütün çocukları dahil evrensel olarak 23 Nisan Çocuk Bayramı ilan edilmişti. Halkın savaş yorgunluğundan ve bıkkın halinden ancak ve ancak eğitim, irfan, medeniyet ve çağdaşlık kurtarabilirdi. Bunun üzerine halk evleri ve Milli Eğitim Bakanlığı kuruldu. Köylerde açılan halk evleri, tüm yurttaşın hizmetinde ücretsiz bir biçimde sunulmuş; hatta birçok bürokrat buradan çıkmıştı. Yine sen büyük bir sanatseverdin; sanatın yalnızca sanat için değil, halk için olduğuna inandığın için Anadolu ve bir zamanlar köyden farkı kalmayan Ankara’yı tiyatro, dans, opera ve bale ile tanıştırdın. Kadınlara anayasal hak tanındığını demişken, bir zamanlar nüfus sayımında dahi hayvanlar sayılırken kadının adı yoktu. Ancak sen gelince bu topraklardaki kadınlara demokratik hak tanındı ve artık hayatın her alanında kadının adı göklere kazındı. Liyakat ve adalet senin için büyük önem taşıyordu; bir zamanlar burjuva sayılan feodal toprak ağalarının yerini artık Cumhuriyet’in altın kadrosu ve yerel yönetimi devralmıştı. Yine artık kendi yerli ve evrensel ölçü birimleri senin devrinde yerini aldı. Artık saat ve ölçü birimleri, alfabe türü ve daha binlerce terim yenilik kazanarak senin ilkelerin doğrultusunda çağdaşlaştı. Sen çok hoşgörülü ve daima sevgi doluydun. Senin mücadelen için gönül veren ancak daha sonra yönetime başkaldıran binlerce insanı yine sen affettin. Emrin altındaki askerlere hem de yüce Türk milletine çok iyi komutanlık ettin.
Çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun Çanakkale Zaferi’nde askerlerine büyük bir vakurla: “Ben size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum.” diyecek denli de cesarete sahipti. Şarapnel parçası saatine denk gelmişti; yine bu zaferde yüce Allah bahşetmişti bizlere seni. Sen bir fikirden, bir idealden ve bir örnekten daha büyük olduğunu hasta yatağında Hatay ve Suriye’nin durumunu düşünerek sorduğundan iyice anladık. Yine zamanında tüm unvanları reddetmene karşın Başkomutan unvanını halkın isteğiyle elde etmiştin. Şimdi sen belki Cumhuriyet Kızları’nın ülkemizi taçlandıran başarılarını görüyorsun, göğsün kabarıyor. Ankara’da ebediyen sönmeyecek Cumhuriyet neslini seni ziyaret edip fikirlerini sununca ister istemez eserinle övünüyorsun. Okula gidemeyen binlerce kış çocuğunun seni ziyaret için köyden yanına geldiğini görünce belki gözlerin dolu dolu oluyor. Ancak hiç hüzünlenme ATAM, senin miras bıraktığın Cumhuriyet nesli asla seni unutmadı, unutamaz. Bir çift mavi gözle bu dünyaya gözlerini açtın; ancak açtığın bu yolun mavi izleri kalbimden hiç silinmedi. Hep gurur duyuyorsun ülkenin altın çocuklarıyla; bayrağımız her dalgalandığında sarı saçlarını geriye atıp koca bir kıvanç duyuyorsun.
Atam, bu topraklarda çiftçinin attığı tohumla filizlenen tohum, her okuyabilen kız çocuğu, her varlığını bilimiyle sanatıyla varlığını ispat eden insan, her okuma yazma öğrenebilen çocuk, her tarihini gururla başkalarına aktaran ihtiyar ve en önemlisi de bu topraklarda nefes alan her varlık seni özlemle, minnetle, saygıyla anıyor ve anıyor.