Maymunlar Cehennemi

Nagihan Çelik 805 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Koskocaman ormanın içinde, çok kalabalık bir maymun kabilesi varmış. Meyve ağaçlarının ortasında, şırıl şırıl dere kenarında, ağaçtan ağaca oynaya zıplaya ömür sürüyorlarmış. Öylesine güzel, öylesine verimli toprakları varmış ki bulundukları ormanın, tüm maymun kabileleri onların yerine göz dikiyormuş. Toprak nemli, iklim güneşli, ağaçlar meyveli, mevsimin en güzel günleriymiş. Çalılık alanlarda yavaş yavaş sesler, tıkırtılar duyuyorlarmış. Herkesin keyfi yerinde zahmet edip bakan olmuyormuş.

Bir gün maymunun biri yerdeyken sesleri duyup merakla yaklaşmış, bir de ne görsün, çalıların altına yılanlar yuvalanmış, tam bağıracakmış ki, yılan işaret edip susturmuş. Kimseye söylemezsen sana dokunmayız demiş. Maymun susmuş, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demiş, zıplayıp dalların arasından kaybolmuş.

Sonraki günler başka maymunlar da bir bir görmüşler, yılan hepsine aynı şeyi teklif etmiş. Görmezsen sana dokunmayız. O maymunda görmemiş, ona dokunmayacak yılanı zararsız saymış. Bir orman dolusu maymun, kör-sağır-dilsiz, etraflarına çöreklenen yılanları sessizce izlemiş. Yılanla anlaşma yapılmış. Yılanlar bir bir minik maymun yavrularını yutuyormuş, gören görmedim, duyan duymadım, susan sustum deyip sonlarını hazırlıyorlarmış, Sıra bir bir son maymuna kadar gelmiş.

Son maymun yılana bana dokunmayacağına söz vermiştin demiş, yılan. Sizin sözünüzde duracağınızı bildiğim için verdim o sözü, siz bir birinizin, ölümüne zulmüne sustunuz, artık son maymuna sıra geldi, gözlerini yum ve sözünü tut demiş.

İbrahim Süresinde Allah-u Teala, ciddi bir uyarı yapıyor kullarına; “Verdiğim nimetlere şükreder, faydalı işlerde kullanırsanız, artırırım. Şükretmez, kıymetini bilmezseniz, geri alırım.” Nimetlerimiz neler, elimiz, ayağımız, gözümüz, kulağımız. Kıymetini bilip, şükretmek veya kaybetmek.

Bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.), “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17) buyuruyor. Velhasıl, etrafın fitne fücur kaynaşacak, sen yılanlarla göz kırpıp anlaşacaksın, üç maymunu takınıp keyfine bakacaksın, yok öyle yağma. Mevla alır elindekini, görmez, duymaz, söylemez olursun gerçekten.

Ormanın birinde iki avcıyı ayı kovalayınca, biri kaçıp diğeri yere yatıp ölü taklidi yapıyor, ayı sağını solunu koklayıp gidince kaçan geri gelip, ayı sana ne yaptı diyor o da, “Kulağıma, seni zorda bırakanı dost sayma, ondan uzaklaş dedi” diyor. Zorunda yalnız, kederinde yalnız, yanlışa düşünce yalnız, yaşıyoruz şu karmaşık dünyayı, ölmeden kabirlere koyulduk sanki. Ne, iyi olmuş diyebiliyoruz. Ne, hayırlı olsun diyen var. Ne, geçmiş olsun deniliyor. Ne, başsağlığı dileyen var. Vay benim milletime vay.

Görevini yapana alkış saçmalıktı. Yapması gerekeni yapmalı zaten. Bebeğini uyutan anneye madalya takılmaz. Uyutmayan uyarılır. Görevini yapmayanı eleştirmek, tenkit etmek, doğruya yöneltmek insanlık göreviydi, insanlık suçu sayılır oldu. Vay benim milletime vay.

Konuşmak için dilim, diyenin dilini kesmeye makasla koşuyorlar. Gördüklerim yanlış diyenin gözlerine kurşun akıtmaya yarış yapıyorlar. Bu feryatlar susmalı diyenin kulaklarını koparmaya görevliler var. Vay benim milletime vay.

Üç maymun, beş maymun, on maymun. Benim ülkem maymunlar cehennemi olmuş, vay benim milletime vay…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version