Didem sabah erken saatte işe giderken bir miyavlama sesi duyup sağa sola bakındı. Etrafta kedi göremeyince önce aldırmadı, ama sonra sese kayıtsız kalamayınca sesin geldiği yönü tayin etmeye çalıştı ve sonunda sesin kaldırımın kenarındaki mazgaldan geldiğini tahmin edip mazgala doğru eğildi. Tam da düşündüğü gibi mazgalın altında küçük bir kedi vardı ve Didem’i görünce miyavlamalarını arttırdı. Didem çevrede yardım isteyebileceği birilerini aradı. Okula giden çocuklara seslendi.
“Burada bir kedi var. Nasıl çıkarabiliriz?” Çocuklar hemen mazgalın etrafını sardı. İçlerinden biri,
“Babama söyleyeyim,” deyip gitti. İlkokula gittiğini sandığı bir çocuk,
“Elindeki poğaçayı aşağı atsana abla, acıkmıştır,” diye akıl verdi. Didem bunu daha önce düşünemediği için hayıflanıp poğaçayı avucunda ovalayarak kedinin ulaşabileceği yere attı. Kedinin poğaçayı yemek için uzandığını ama yapamadığını görünce ayaklarının çamura saplandığını görüp daha da üzüldü.
“Acele edelim. Ama nasıl?” Yol kenarında toplanmış grubu gören ihtiyar bir adam ne olduğuna bakmak için geldi. Sonra da feryadı bastı.
“Ölecek zavallıcık. Nasıl düşmüş oraya?” Arkasındaki yaşlı bir teyze,
“Nerden bilelim?” dedi aksi bir şekilde. “Derdimiz nasıl düştüğü mü yoksa nasıl kurtaracağımız mı?” Birinci katta pencereden bakan bir ev kadını,
“İtfaiye çağırın,” deyip içeri girdi. Bir delikanlı, ipe bağladığı tavuk kemiğini mazgaldan sarkıtıp kedinin ağzına yanaştırdı. Minik kedi kemirdikçe izleyenler çok mutlu oldu. Genç bir kızın aklına susamış olduğu geldi. Bir başkası ekmek getirdi. Minik kedi bir anda sokağın ilgi odağı haline geldi. Sokak sakinleri onu oradan çıkarmak için türlü öneriler sunuyor, ancak önerilerin hiçbiri hayata geçemiyordu. Çocuklar servisleri gelince binip gitti. İhtiyar adam hanımı kızar korkusuyla uzaklaştı. Aksi teyze,
“Torunum bekler,” deyip yürüdü. İtfaiyeden de ses seda yoktu. Didem mazgalın içine bakıp,
“Kaldık baş başa,” dedi. “Bakalım seni nasıl çıkaracağım oradan?” O sırada aynı sokakta tesisatçılık yapan bir genç gelip Didem’e,
“Siz kenara çekilin,” deyip el matkabıyla mazgalın vidalarını söküp aşağı eğildi. Her tarafı çamur olmuş kediyi tutup çıkardı. Didem o kadar sevindi ki ellerini çırptı.
“Yaşasın!” Genç adam kediyi kaldırıma bırakır bırakmaz kedi koşup gözden kayboldu. Elinin çamurunu ıslak mendile silen genç adam gülümseyerek,
“Nankör bunlar abla,” dedi. “Bir teşekkür bile etmeden gitti.” Didem saatine baktı. İşe geç kalmıştı.
“Kurtuldu ya. En önemlisi o.” Koşar adım sokağı inmeye başladı. Gördüğü ilk taksiyi durdurdu.
Akşam işten dönerken çocukları mazgalın başında gördü.
“Ne oldu?” diye sordu. Çocuklar,
“Kedi düşmüş içeri. Onu besliyoruz, ama nasıl çıkarabileceğimizi bilmiyoruz,” deyince Didem ilerideki dükkânı işaret etti.
“Oradaki ağabey kurtarır. Onu çağırın.” Arkasına bakmadan apartmana girdi. Yaklaşık yarım saat sonra tesisatçı elinde kediyle Didem’in karşısında duruyordu.
“Çıkardım, ama akıllanmıyor bir türlü. Yine düşüyor. Bence güvenli bir eve ihtiyacı var.” Didem, karşısında çamur içinde kalmış kediyi görünce,
“Başka birini bul,” dedi tesisatçıya. “Ben bir canlının sorumluluğunu alamayacak kadar meşgulüm.” Tesisatçı, iri avucuna iyice gömülmüş kediyi tekrar uzattı.
“Ama çok zor durumda.” Didem çamura bulanmış kediye burun kırıştırarak baktı. Kedicik de en masum halini takınmış kara gözlerini dikmişti yüzüne.
“Sen bak o zaman.” Tesisatçı arkasını dönüp merdivenlerden umutsuzca inerken Didem kapıyı kapattı.
Ertesi sabah işe giderken yine miyavlama sesi duyduğunda doğruca mazgala yürüdü. Kediyi görünce de,
“Aman Allah’ım,” dedi. “Deja vu yaşıyorum.” Doğruca tesisatçıya yürüyüp kedinin mazgala düştüğünü haber verdi. Koca gövdeli adam,
“Sen alsaydın mazgala düşmeyecekti,” diyerek matkabı aldı ve kısa yolu Didem’le yürüdü. O mazgalın vidalarını sökerken Didem doğruca caddeye inip taksi beklemeye başladı. Gördüğü ilk taksiye el kaldırıp durdurdu. Arka kapıyı açıp içine bindi, tam kapıyı kapatacakken taksiye hızla bir şey girdi. Didem sıçrayıp çığlık attı.
“O da ne?” Taksi şoförü başını geriye çevrince koltuğun altına saklanmış kediyi gördü.
“Bu da nerden çıktı sabah sabah?” Didem ayaklarının dibine yerleşmiş kediciği eline aldı.
“Tamam, sorun yok. O benimle birlikte.” Kendisiyle arkadaş olmaya çalışan kedi kucağında otururken Didem ne yapması gerektiğini düşünüyor, bir yandan gülüyordu. İşyerine yakın bir veterinerin önünde taksiyi durdurdu. Kedinin muayenesini yaptırıp veterinere,
“Burada kalabilir mi? Belki onu sahiplenmek isteyen biri çıkar,” dedi. Ancak talebi kabul görmeyince kediyi kucağına alıp dışarı çıktı. İşyeri binasının önüne gelince onu kaldırıma bıraktı.
“Ben işe gitmek zorundayım. Sana iyi şanslar.” Su borusunun dibine yanaşan kedi miyavlayıp olduğu yere sindi. Didem aklı onda kalarak binaya girdi.
Didem bir türlü işine odaklanamıyordu. İkide birde bilgisayarın başından kalkıp camdan dışarıyı izliyordu. Kediciği birkaç kez kontrol etti. Beklemekten canı sıkılan hayvancık yol boyu yürümeye başlayınca ancak yerine oturabildi.
“Sonunda gitti.” Akşam binadan çıkıp taksi durağına yürüdü. Taksinin kapısını açar açmaz içeriye hızla bir şey girdi. Didem irkilip sesini yükseltti, ama davetsiz misafirin kim olduğunu biliyordu.
Evine kucağında yavru kediyle girip önce onu temizledi. Kedi temizlendikten sonra Didem’in kucağından zıplayıp salona koştu. Didem kedinin eşyalara zarar vereceğini düşünüp paniklese de onun koltuğun üzerinde mayıştığını görünce gülümsedi.
“Yorulmuş. Maceradan maceraya atılmak kolay değil.”
Kedi için yiyecek bir şeyler hazırlayarak kaplara koyup salonun köşesine yerleştirdi. Kedi, kendisi için hazırlanan yiyecekleri görünce çeviklikle koltuktan inip yemeğe başladı. Didem onu hareketlerinin hiçbir detayını kaçırmadan izledi. Mırıltıları, şapırtıları genç kadına ayrı bir dünyanın kapılarını açıyordu sanki. Hayatı boyunca evcil hayvanı hep olmuştu. Küçük bir çocukken köy evlerinin bahçesinde Golden cinsi köpekleri vardı mesela. Her yaz onunla oynamaya can atardı. Muhabbet kuşu da beslemişlerdi. Hem de senelerce. Kafesin boş kaldığını hatırlamazdı. Sarısı ölünce yeşilini, mavisi ölünce beyazını alırdı babası. Sonrasında akvaryumu bile olmuştu. Küçük bir fanusun içinde bir Japon balığı besleyerek işe başlamış sonra evi balık çiftliğine çevirmişti. Üç boy akvaryumun her birinde farklı cins balık yetiştirip bundan para bile kazanmıştı.
Ancak hiç kedi sahiplenmemişti. Görünüşe göre de kedi onu sahiplenmişti. Parmak ucuyla kediciğin kafasını okşarken,
“Sevdin mi yeni evini?” diye sordu. Kedicik hırıltılı bir ses çıkardı. Didem yavruyu kucağına aldı. “Sana bir isim bulmak lazım.” Kucağında uyuyakalan yavruyu okşayıp koltuğun üzerine koydu.
“Adın Mazgal olsun,” deyip kıkırdadı. Mazgal için yatacak uygun bir yer lazımdı. Hatta artık birlikte yaşayacaklarsa kedi kumu, kedi maması, kedi çantası gibi şeyleri de edinmek zorundaydı. Düzenli olarak aşı olması gerektiği için kontrollerini yapacak iyi bir veteriner araştırmalıydı. Esneyerek salondan çıkıp yatak odasına geçip derin bir uykuya daldı.
Uyandığında Mazgal burnunun dibindeydi.
“Nasıl geldin buraya kadar?” Kedisini öptü ve bundan mutlu olduğunu fark etti. Galiba birbirlerine umduğundan daha çabuk alışacaklardı. Yataktan çıkıp banyoya giderken hatta elini yüzünü yıkarken Mazgal hep etrafındaydı. Didem gülümsediğinin farkına vardığında aynada makyaj yapıyordu.
“İşe gitmem gerek. Umarım yaramazlık yapmazsın.” Mazgal’ı içeride bırakıp kapıyı açtığında karşısına küçük bir çocuk ve adam çıkıverdi.
“Buyurun?” Adam özür dileyerek,
“Kedimiz kaçtı. Sizin bulduğunuzu söylediler,” deyince Didem neye uğradığını şaşırdı. Henüz kapatmadığı kapısını aralayıp,
“Mazgal mı?” diye sordu. Küçük çocuk ani bir hamleyle içeri daldı.
“Efe! İşte benim kedim!” Mazgal hızla gözden kaybolunca babası çocuğu durdurdu.
“Bekle, hanımefendi gidip bize getirsin.” Didem isteksizce Mazgal’ı bulup getirdi ve sevinçten yüzü aydınlanan çocuğa uzattı.
“Dikkat et. Bir daha kaçmasın.” Adam ve oğlu teşekkür ederek gittiler. Didem ise misafirini uğurladığı için üzüldü. Ama sahibi çabuk bulunduğu için memnun oldu. Yoksa ona daha çok alışacaktı.
Didem her sabah evden çıkarken ve her akşam işten dönerken Mazgal’ı bulduğu mazgala uğramadan geçmiyor, mutlaka içine bakıyordu. Acaba Mazgal ne yapıyordu?
Bir akşam yine iş dönüşü apartmana girerken bir miyavlama sesi duydu. Sağına soluna bakıp,
“Mazgal!” diye seslendi. Küçük kedi demir kapının arkasından başını uzatıp miyavladı. Didem hemen kucağına aldı eski dostunu.
“Yine mi kaçtın?” Merdivenleri uçarak çıktı ve kapıyı jet hızıyla açıp ayağının tersiyle kapattı. Mazgal’ı koltuğa bıraktı. “Anlat bakalım sahibinden neden kaçıyorsun?” Mazgal gözlerini masumca dikti Didem’in gözlerine sonra kucağına çıktı. Didem kedinin evine gitmek istemediğini onun yanında kalmayı seçtiğini anladı. Kapı çaldığında Mazgal tırnaklarını Didem’in bacağına geçirince genç kadının canı yandı. İşaret parmağını dudaklarına götürüp,
“Şşş,” dedi. “Sakın ses çıkarma.” Her ihtimale karşı kediyi alıp banyoya kilitledi.
Kapıda yine aynı adam ve çocuk vardı. Adam tüm kibarlığıyla,
“Özür dilerim,” dedi. “Rahatsız ettik, ama kedimiz yine kaçtı. Acaba buralarda gördünüz mü?” Didem sakince yanıtladı.
“Hayır. Mazgala baktınız mı? Oraya düşmüş olabilir.” Çocuk huysuzlanıp bağırdı.
“Baktık! Yoktu. Kedim buradaysa ver çabuk!” Didem çekinerek bir adım geri gitti. Doğrusu böyle bir tepki beklemiyordu. Zavallı Mazgal’ın neden kaçtığını anlayabiliyordu sanki.
“Burada yok. İstersen tesisatçıya sor.” Çocuk kapıyı yumrukladı.
“Burada biliyorum!” Babası çocuğa engel olmak için omzundan tutup geri çekti.
“Kusura bakmayın. İyi akşamlar,” dedi ve gittiler. Didem kapıyı kapatıp arkasına yaslandı.
“Sanırım atlattık. Ama Mazgal’ın camdan bile bakmaması gerekiyor. Yoksa bu çocuk onu görür ve parçalar.” Banyoya gidip kedisini kucakladı. Hayvancık titriyordu. Eski sahibinin sesini duymak bile onu korkutmaya yetmişti. Didem kedisiyle koltuğa otururken onu sakinleştirmek için okşayıp öptü.
“Korkma. Artık güvendesin.”
Kalemine kuvvet çok güzel bir konu olmuş malesef çocuklara bir sorumluluk vermek için bir masum canlının hayatını tehlikeye atan ailelerle karşılaşıyoruz zamanla lütfen bu konuda daha duyarlı olunsun seninde hikayende bu konuyu işlemen beni mutlu etti.
Yorum için teşekkür ederim. Umarım bir farkındalık oluşturabilmişimdir.