Yunan Mitolojisinde beni en çok etkileyen karakter Medusa olmuştur. Son halinin korkunç tasviri günümüze kadar ulaşmış fakat keşke bir canavara dönüşmeden önceki halini de görebilseydik. Çünkü mitolojide anlatılanlara göre Medusa, o kadar güzel bir kadınmış ki herkes ona aşıkmış ve bakmalara doyulamayacak güzellikteymiş. Peki, ne olmuş da güzeller güzeli Medusa, korkunç bir canavara dönüşüvermiş…
Güzellik kavramı tarihte de mitolojide de günümüzde de hep önemliydi kadınlar için. Tabii, kadınlığın fıtratından olsa gerek, bir parça kıskançlık hep olmuştu içlerinde. Kiminde çok fazla, kiminde az. Medusa’nın hikâyesinin temelinde de işte bu kıskançlık yatıyor aslında. Medusa, Stheno ve Euryale’nin kız kardeşiydi. Medusa dışında diğer ikisi ölümsüzdü. Bu üç kız kardeş, Medusa kadar olmasa da güzel ve güçlü tanrıça Athena’nın tapınağında yaşamaktaydılar. Medusa kendini tanrılara hizmete adamıştı. Athena ise denizlerin efendisi büyük Poseidon ile birlikteydi. Medusa’nın kıskanılan güzelliğinin oda farkındaydı ama kendisini ondan çok daha güzel ve bilgili gördüğü için bunu pek umursamadı. Ta ki kocası Poseidon’un ona olan ilgisini öğrenene kadar…
Poseidon Medusa’ya deliler gibi aşıkmış fakat ilgisini hep gizli tutmuş. Gel zaman git zaman, artık dayanamamış Medusa’nın güzelliğine ve bir gün Medusa’ya kaldığı tapınakta tecavüz etmiş. Güzeller güzeli Medusa, bunu kimseye anlatamadan o şekilde orada kalmış.
Kadın her çağda kadın. Hissetmiş işte kocasının Medusa’ya olan ilgisini ki baş tanrı Zeus’tan her şeyi öğrenmiş. İşte o anda, içine korkunç bir acı düşmüş. Tüm hıncıyla Medusa’ya gidip onu ve kız kardeşlerini korkunç birer canavara çevirmiş. En çok da Medusa’yı… İpek gibi saçlarını yılanlara dönüştürmüş. Kimse yüzüne bakamaz olmuş. “Sana her bakan taşa dönüşecek,” demiş Athena. Tabii, çapkın Poseidon ise suçunu önce inkâr etmiş ama gerçekler gün gibi ortadaymış. Zaman geçmiş ama Athena’nın içindeki acı ve kıskançlık duygusu asla geçmemiş. İçindeki ateşi söndürmek için bu sefer üvey kardeşi Perseus’tan yardım istemiş. Medusa’nın başını kesmesini istemiş. Ancak öyle rahatlatacakmış içini. Perseus da seve seve kabul etmiş üvey kardeşinin bu isteğini. Işıklar saçan kılıcı ile bir hamlede kesivermiş Medusa’nın başını. Athena’nın dileği yerine gelmişti, ama bilmediği şey, Medusa’nın kocasından hamile olduğuydu. Bunu Medusa’nın başı gövdesinden ayrıldığı an içinden çıkan çocukları görünce anlamış ve onları da kendisine köle yapmış.
Ah! Zavallı Medusa! Sadece güzel olduğu için başına gelmeyen kalmadı. Athena ise sadece kocasını cezalandırmak istemişti bana göre; zira gerçek yılan aslında Poseidon’dur. Hem sadakatsizlik yap hem masum bir kadını canından et. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam et. Medusa ne kadar korkunç, çirkin görünürse görünsün, gerçek hikâyesini bilenler için bence bir masumiyet sembolüdür.
Güzellik, kıskançlık, sadakat, hırs gibi kavramlar hep oldu ve insanlık tarihi devam ettikçe de olacak. Poseidonlar, Athenalar, Medusalar da öyle. Athena kötülük yaptığı Medusa’nın yüzyıllar sonrasında ondan daha ünlü ve tanınır olacağını bilseydi, sanırım hiçbirini gerçekleştirmezdi. Medusa’ya bir sembol olarak tarihi yapılarda da rastlıyoruz. Bunun en yakın örneği ise Sultanahmet’teki Yerebatan Sarnıcı’dır. Ters başlı Medusa sütunlarının kimin tarafından yapıldığı bilinmese de, o dönemde önemli yapıların korunması için kullanıldığı düşünülüyor. Kem gözle bakan taşa dönsün mantığı!
Kafka da Milena’ya duyduğu aşkı ve onun güzelliğini Medusa’ya benzetmiş: “Medusa’nın muhteşem başı olmalı sende, endişe yılanları aynı öyle kıvrılarak başını sarıyor, benimkilerse daha da yabani korku yılanları.”