Memnuniyetsiz

Nagihan Çelik 552 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Aynı servise binip aynı işten çıkıyorlardı. Onun yüzünde gülücük, arkadaşında öfkeli asık bir ifade vardı. Ne yaptıysa gün boyu beraber çalıştığı ve kişiliğinden memnun olduğu için sevip yakın bulduğu arkadaşının yüzünü güldüremiyordu.

Sabahtan akşama kadar işyerinde elini neye uzatsa mırmırlanıyor, bazen sesini bile yükseltip sızlanıyordu. Çaya, yemeğe, molaya, üstlerine, işe, aklına ve önüne ne gelirse hemen hepsine kızacak bir sebep buluyordu.

Aslında iyi bir mizacı, çalışkan yapısı, güçlü bir kişiliği vardı. Hayata bakışında, tutunuşunda, gayret ve dirayetinde de hayran bırakan bir hali vardı. Sırf psikoloji merakından okuduğu kitaplar, katıldığı seminerler ve izlediği videolardan güç alarak arkadaşını çözmeye ve güldürmeye çabalıyordu.

Hepimizin içinde sayısız iz, sayısız yaşanmışlık var. Bazen eski bir yaşanmışlığa benzetir o an vermediğimiz gecikmiş tepkiyi, o durumdan bağımsız anda yaşadığımız ortamda veririz. Karşımızdaki şaşırır biz ise yoruluruz. Bir isim, bir renk, bir koku, bir basit işaret zamanda bizi o eski hasarlı zamana götürür ve o ruh hali ile anı sirkeler, ekşitir, eskitiriz.

Her gün her olay kendi dokusuyla ve dersiyle gelir, nötr bir şekilde okursak net bir sonuç, kolay bir idrak ve sezişle yaşarız. Dolu kaplarla başladığımız günler ise her damla son damla olarak iç bardaklarımızı taşırır.

Her gece uyumadan önce günün muhasebesini yapmamız isteniyor bizden. Uyumadan basit bir şekilde günlük olayları ayıklayıp hepsine kısa net cevaplar verip ait oldukları geçmiş boşluğuna salmalıyız. İçimizde tutmak, kırgınlık ve yanılgı asitleriyle katlayıp gönül sandıklarımıza tepiştirmek, ne zaman patlayacağı belirsiz bir sıkıntı tohumu beslemektir içimizde.

Verilecek cevabın en uygun zamanı yaşanılan andır. Sonraya ertelenen cevaplar, geçmişten gelen benzer tüm olayların yükünü de alarak gelir önümüze. O kalabalıkla ne karşı taraf baş edebilir ne de biz.

Gün saatiyle, dakikasıyla, saniyesiyle sadece o güne yetecek enerji barındırır, ve yüküyle zahmetiyle gelir zaten. Rahmetli annecim sık sık, “Bugün yap ne yapacaksan, yarın kendi yüküyle gelir.” derdi. Nitekim öyledir, asla dünden işle girmeyin güne, yarınınızda yorulur.

İş, uğraş, hayal, temayül ne varsa ruhunuzda yerli yerinde değilse düzeni ve işleyişi yorar. Geçmişte kalan okunmamış kitaplar, yarım bırakılmışsa her yeni kitap okumanızın önünde durur, onu da başlamıştım bitiremedim. Ayrıca bilimsel olarak ispatlanmıştır ki, yarım bırakılan kitap, film, araştırma, eğitim gibi şeyler hafızamızda hasara ve unutkanlığa sebep olurlar.

Memnuniyet anı hissettiğimizde, onu yönettiğimizde, ona hükmettiğimizde kendiliğinden oluşur. Anı yakalamaya engel geçmişe kaçışlarımız, geleceğe arzularımız, dünden bezginliklerimiz, yarından beklentilerimiz varsa gün kül olur elimizde asık suratlı tavırlarımız arasında.

Mecburiyetlerimiz var hayata karşı. Rızık kazanma, sorumlu olduğumuz gönüllere ihtiyaçları kadar sevgi ve hizmet sunma (evlat, anne, baba, eş, kardeş, gelin, damat, olma durumları) Rabbimize karşı kulluk, milletimize karşı görevlerimiz, memleketimize karşı vefa ve vazifelerimiz, o bu şu derken koskoca bir mecburiyet listelerimiz var hepimizin.

Erişkinlik sorumluluk almakla başlar ve olgunluk o sorumlulukları zevkle yapmakla kemale erer.

Bu durumda mecburiyetlerini tespit eden, yerli yerinde tasnif eden, zamanını sağlıklı bir şekilde bölen, dünden gününe hasarlı zaman taşımayan, hayatını kolaylaştırmış olur. Elinde kalan zaman diliminde de mecburiyetlerini daha güzel hale getirecek keşifler, tatlar, detaylar yakalayabilir.

Mutluluk amaçla aramızdaki mesafeyi kapatmaktır. Amacını belirlemiş birinin mutlu olması o amaca gittiği yolda başlar. Ulaşana kadar geçen süre sonuçtaki duyguyu zirveye taşır. Günü hasarsız geçirmeyi amaç edinen titizlenerek her anını keyifli geçirir. Birinin keyfini yerine getirmeyi, birinin sıkıntısını hafifletmeyi, amaç edinen her yeni fikir ve harekette içinde sonsuz yeni lezzetler yakalar.

Hayat aslında üst üste dizilmiş delikli tel levhalardan ibaret. Sizin onları ne düzenle dizdiğinizle ilgili huzur ve mutluluk, Sabır ve teslimiyetle, sakin sakin yerleştirip ışığın daima dik düşmesini sağladığınızda mutluluk sizi ve çevrenizdekileri sımsıcak kuşatır.

Bütün mesele mecburiyet ve memnuniyet oranlarını iyi dengelemek. İnce bir öngörü, derin bir sezi yeteneği, hoşnut bir teslimiyet, pes etmeyen yenilenen gayret, değiştirilmeyen sebat edilen istikamet ile an ve dünya mutluluk yurduna dönebilir.

Somut örnek mi, işe gitmek mecburiyetiniz mi, onun her anına anlam yükleyip kara çevirmek. Erken uyanma mecburiyetiniz olmasa mayışır kalırsınız yatakta ki bu bir zaman sonra türlü hastalık sebebidir.

Uzun bir yolu katetme mecburiyetiniz mi var. Tespihler atayın her aşamasına. Yürüme yolum bitene kadar şunlar, araçta şunlar, sonra şunlar bitecek. Beden saati ve dilinizin ritmiyle zamanı nasıl büktüğünüze şaşıracaksınız.

Toplu taşımaya binme mecburiyeti mi, onca insanı asla her gün inceleme şansınız olmaz. Her insanın kendine has ruh hallerini gözlemleme imkanı hiçbir laboratuvar sunamaz. Kendi fiziksel halinizin her gün nasıl değiştiğine bu kadar net bakabilmeniz başka durumda mümkün olmaz.

Ayakta kalma mecburiyeti, bel ve bacak kaslarınız için sıkı bir egzersiz. Havasız ortam, ciğerlerinize talim, camdan akışa odaklanmak göz kaslarınıza, göz tembelliğine şifa.

Daha nice türlü türlü güzellik dolu mecburiyetlerimizin içinde. Bütün mesele memnuniyet oluşturacak yönlerini görebilmekte.

Ömür her türlü bitiyor, somurtup surat asarak da, gülümseyip ışık saçarak ve ışık yaşayarak da, tercih içimizin…

Hepimize kolay gelsin…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version