Mevsimsel affektif bozukluk (MAB); affektif bozuklukların bir alt tipidir. Kış ve sonbahar aylarındaki depresyon periyotlarının ilkbahar, yaz aylarındaki ötimi, hipomani veya mani periyotlarıyla değişmesi ile karakterize bir hastalıktır. Depresif epizod sırasında; konsantrasyonda güçlük, yorgunluk, devamlı uyku hali, iştah açıklığı ve karbonhidrat tüketim gereksiniminin artması gibi bazı durumlar görülmektedir. Bu belirtilerin havanın kötü olduğu zamanlarda artması, mevsimsel değişikler ve ruhsal durum arasındaki ilişkinin ispatı niteliğindedir.
Mevsimin insanlar üzerinde hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri vardır. Bu etkiler daha çok mevsim geçişlerinde kendini belli etmektedir. Özellikle sonbahar kış mevsim dönümlerinde kişilerin duygu durumlarında basit değişiklikler görüldüğü gibi bazen bu değişiklikler daha ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. Örneğin; havanın gri ve yağmurlu olması kişinin bir yerde sıkışıp kalmış gibi hissetmesine sebebiyet verebilmektedir. Bu gibi durumlarda genelde kişiler havadan kasvetli, iç sıkıcı diye bahsederler. Bazen de yağışların yağmur şeklinde görüldüğü zamanlarda daha umutsuz ve yorgun bir ruh hali sergilenirken, kar şeklinde yağışların görüldüğü zamanlarda kişi kendisini daha huzurlu hissedebilmektedir. Herhangi bir yöntemle tedavi edilmeyen basit düzeydeki depresyonlar genellikle ilkbahar mevsiminin başlangıcıyla kendiliğinden son bulmaktadır. Yaz aylarında depresyon hali, kış aylarında olanın tersi belirtiler göstermektedir. Hipomani, libido ve enerji artışı, iştahsızlık sebebiyle kilo kaybı ve yaratıcılığın artması gibi durumlar söz konusudur. Yapılan bazı araştırmalar sonucu MAB’ın 20-30 yaş arası kadınlarda aynı yaş grubundaki erkeklere oranla daha yüksek olduğu görülmüştür. Kadınların mevsimsel değişikliklerden daha fazla etkilendiğini gösteren aynı araştırmada depresyonun sıklığı belirsiz olsa da 4-5 kat daha fazla etkilendikleri saptanmıştır.
Mevsimlerle depresyon arasındaki ilişki çok eskiden beri bilinmesine rağmen gereken önemin gösterilmemesi bu konudaki çalışma ve tedavi yöntemlerini de etkilemiştir. Ancak son yıllarda mevsimsel mani, depresyon ve intiharlar arasında bir ilişki olduğu konusuna fazlaca yoğunlaşılmıştır. Bazı hastalar yılın belli ayları arasında birkaç aylık bir depresyon yaşadıklarını, sonrasında kendiliğinden ortadan kalktığını söylerken bazıları da daha yoğun ve daha sık tekrarlayan periyotlar halinde kendiliğinden son bulmadığını söylemiştir. Böyle durumlarda uygulanan bazı tedavi yöntemleri çoğunlukla sonuç vermektedir. Fototerapi bu yöntemlerden birisidir. Fakat hem uygulanma şekli hem de sonuçları dolayısıyla tartışmalara yol açmıştır. Buna rağmen hastalarda iyileşme görülmüştür ve ayrıca antidepresan etkisi yarattığı da saptanan bulgular arasındadır.
Kendiliğinden son bulmadığı yoğun dönemlerde uzman bir terapist eşliğinde sürecin iyi bir şekilde yönetilmesi hastalığının ciddi boyutlara erişmeden tedavi edilebilmesi açısından önemlidir. Bunun yanı sıra hastalığın daha hafif seyrettiği kişilerin, depresyon halindeyken bu sürecin geçici olduğunun bilincinde olarak kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak hobiler edinmeleri rahatlatıcı etki yaratacaktır. Gün ışığından olabildiğince fazla faydalanmak, güzel ve kaliteli uyku, sağlıklı beslenmek, günün belli saatlerinde(güne enerjik bir başlangıç yapabilmek adına sabah saatleri daha etkili olacaktır)spor yapmak, sosyal ilişkilere özen göstermek gibi bazı hususlara dikkat etmekte mevsimsel duygudurum değişikliklerinde işe yarayacak yöntemler arasındadır.
Beden ve ruh bir bütündür. Herhangi birinde meydana gelebilecek en ufak bir sorun ahenk içinde işleyen bu sistemi tamamen etkileyecektir. Stresin, her türlü hastalığa sebebiyet verdiği bilimsel araştırmalarla ispatlandığından özellikle stresli ortamlarda bulunmamaya özen gösterilmelidir. Kişi başına gelen her şeyin sorumlusu olmadığı gibi bunların hepsini tek başına halletme yükümlülüğünün de olmadığını bilerek hareket etmelidir. Ruh beden bütünlüğünü bozan herhangi bir sorunla karşılaşıldığında uzman desteği almaktan kaçınılmamalıdır.