Yatağında mecalsizce yatıyordu, zaman akıp giderken uykuya dalamadığı halde baygın gibiydi. Gün içerisinde o kadar çok efor harcıyor öyle yoruluyordu ki yorgunluktan uykuya geçemiyordu.
Eli telefonunda saate bakıp 17 dakika kaldı, birazdan alarm çalacak diye için için deliriyordu. Sabaha çok vardı aslında, saati 03.43’de çalıyor, öylece dinleyip iç muhasebesi yapıyordu. Kalkması için gerekçelerini bir an aklından geçiriyor, sonra dua etmeye başlıyordu. Allah’ım bana kuvvet ver borcumu bitirene kadar çalışayım…
Huzur için para kazanılır, para kazanmak için huzur harcanmaz…
Günümüz toplumunda hızlı yaşam, sürekli önümüze sürülen başka hayatların renkli ve cafcaflı görüntüleri ile isteklerimiz sonsuz, harcamalarımız sınırsız hale geldi. Sabit bir geliriniz varsa ki onu elinize almanızı bir banka aracılığı ile gerçekleştiriyorsunuz, vergi, sigorta, sağlık hizmetleri gibi kurumsal işler nedeniyle, hoş ve makul bir gerekçe bu elbette. Ancak tüm bilgileriniz isteğiniz ve izniniz dahilinde bankanıza teslim ediliyor.
Kazancınızı sizin elinize ulaşmadan, kullanmanın tüm üst düzey hesaplarını yapmış olan bu muhteşem kuruluşlar, cazip ve fakat yüzde seksen sekiz kendilerine kar sağlayan türlü tekliflerle zaten kazandığınız paranın, özünü alıp sizi kalan kırıntıları tekrar kazandırmak için terletiyorlar.
Maaş el(iniz)e geçmeden el(in elin)e geçti, bitti mi peki hayır daha yeni başlıyor. Mobil bankacılıkta hemen ilk sayfada önünüze düşen istatistik pastada neye ne kadar harcadığınızı görüyorsunuz. Ne var ki bunu sadece siz görmüyor, sizinle beraber kazancınıza talip bir çok kurum ve kuruluşta net bir şekilde görüyor.
Ruhunuz daraldığında baktığınız sosyal medya içinde karadelikler bulunan dağlar gibi bir anda çekiyor derinlerine. İçinizi ferahlatacak manzara, ruhunuzu dinlendirecek müzikler, bilginize katkı sağlayacak eğitim siteleri, sağlık veya spor hesapları, ismi ve içeriği ne olursa, sizden size ait olanı süzüyor. Kendi rıza ve arzunuzla.
Kazandığıyla hayallerine yürüyen insanlar vardı yakın geçmişte, hesaplar yapar, hayalini gerçeğe çevirirdi. Şimdi kurulmamış hayaller, yaşanamayan gerçekler içinde herkes kendi cebinin prangasıyla bir yerlere köle.
Köle özgürlüğü olmayan, varlığı başka bir insan için malzeme mahiyetinde olan kişi demektir. Özgürlüğünü kendi elleriyle böyle kolay teslim etmemiştir hiç bir dönemde hiç bir köle.
Eline almadığı paranın başkalarının ellerinde çarçur edilmesini bu kadar sessiz ve sakin izlememiştir de…
Günde 18 saate varan mesailer ve asgari ücrete tabi insanlar. Sigortasız çalışmayı kabul edip daha fazla çalışıp daha az kazananlar. Yüklendiği borçlar için gece ayrı işe gidenler. Zamanı tükenip ödeme vakti geldiğinde aklıyla vedalaşanlar.
Çok büyük bir düzenek bu. Çarkları çok geniş ve çetin. Kurtulmak artık mümkün değil. Zira içinde öğütülmeden kalanların o çarkları daha zor hale getirmek için emek verdiği bir girdap.
Anne karnına düştüğü an hakkında bütün planların yapıldığı, üzerine türlü hesapların kurulduğu ve asla yüzünü görmeyeceği sayısız insanın hakkında çalışma yaptığı bir insandan bahsediyoruz. Hangimiz bu gidişin dışında tutunabilir. Elektiriğin olduğu yerde özgürlük bitiyor. Zincirimiz rahata düşkünlük. İnternetin olduğu yerde esaret başlıyor, prangamız miskinliğimiz.
Sürekli yalnızlığın reklamları yapıldı, son otuz yılın çalışması bu. Kendini sev, önce sen, yalnızsan bir tanesin. Evler küçüldü, aileler bölündü, dünyalar farklılaştı ve tek tek avlandı tüm özgürlükçüler. Hem de daha fazla özgürlük arzusuyla.
Patronla aranda sımsıkı bir bağ var. Menfaat bağı. O daha fazla kazanmak için sana, sen de daha fazla özgürlük için ona muhtaçsın. Gürültü kopunca iki tarafta bana daha iyisi mi yok derler, derler de bu çok yorucu yıpratıcı olduğu için karşılıklı dişlerini sıkarlar.
Aynı kurumda 30 yıl çalışıp emekli olurdu insanlar, şimdi kurumu bırakın sektörler arasında uçuş yapılıyor. Okuduğu okulun yakınından geçmeyen meslekler, son işiyle yeni işi arasında en ufak yakınlık bulunmayan işler.
Sadece daha fazla para, sadece daha fazla harcama. Neyi nerede bıraktığını göremeden kendinden kopup uzaklaşıyor insan. Özünden, ruhundan, duygularından…
İnsanın anlam arayışı onun dünyayla dansını ahenkli kılar. O anlamın değerleriyle gelişir, tamamlanır. Anlamını bulmasına izin verilmiyor, bulduğunda huzuru ve özgürlüğü yakalamasın diye.
Kavalı çalan sürüklediği kalabalığa fare muamelesi yapıyor. Ne yazık ki bilende gidiyor peşinden bilmeyen de…
Maddi özgürlük ifadesi içinde kölelik sözleşmesi bulunan en hileli ifade. Maddi özgürlük istediğini satın alma, dilediğince harcama, kimseden istemeden harcama demek, peki o miktarı elde ederken nelere rıza gösteriyor, nelerden vazgeçiyorsun.
Sabah kahvaltılarında kimler var yanında, öğle yemeğinde, akşam yemeğinde. Bir ailen var mı veya onlarla ne kadar zaman geçiriyorsun. Yine sana sistemin dayattığı önceden rezerve tatillerde onların gösterdiği eğlence şekliyle, onların izin verdiği kadar görevini yapıp oynamaya devam ediyorsun. NPC formundan bir tık iyice…
Sözün düğüm düğüm olduğu, özün un ufak dağıldığı bir yer burası çaresi olan sarılsın, çareyi bulan anlatsın.
Kayboluyoruz bir karadelikte Mevla’m muhafaza etsin hepimizi…