Mucize

Ebru Bingöl Çağlar 783 Görüntüleme 2 Yorum
6 Dak. Okuma

Çocukluğumdan beri çok severim bulutlara bakarak hayal kurmayı, onları bir şeylere benzetmeyi. Bazen kocaman bir fil, bazen de Noel babanın pamuktan sakalı oluyorlardı. Oysa ne zamandır aklıma gelmiyor kaldırıp da kafamı bulutlara bakmak. Ne zaman büyüdükte unuttuk bulutları, sanki çocukluğumuzu da biraz.

Kocaman bir bahçesi vardı babaannemin. Bahar geldi mi koşuştururduk bahçesinde. Saklambaç oynardık. Kuzenimle çalıların arasına saklanırdık. O kadar çok gülerdik ki hep yakalanırdık. Bazen gülmemek için burnumuzu sıkardık.

Bulutlara bakarken eski günlerimizi ne kadar özlediğimi fark ettim. Çocuklarımın o evi, bahçeyi ve babaannemi bilmemeleri içimde bir vicdan azabı oluşturdu. Babaannem vefat edeli yıllar olmuştu. Dedemin hemen arkasından. İlerde senin de çocukların olunca anlatırsın bizi, getirirsin onları buralara, bende gökyüzünden izlerim sizi derdi. Ya babaanne öyle deme derdim, sanki sonsuza kadar yaşayacakmış gibi. Bilmezdik ki ölüm nedir, özlem nedir? Gençlik hatta çocukluk bir daha geri gelmez.

Hafta sonu çocuklarımı babaannemin bahçesine götürmeye karar verdim. Yıllar vardı bu yollardan geçmeyeli. Sanki o ölünce bu yollarda yok olmuş gibi. Buralarda hepten kaybolmuş gibi.

Aslında şehir içi bir yol da değildi sürekli kullandığım. Ama kelime oyunu yapmama gerek yok, onlar ölünce ben geçmedim buralardan bir daha. Sürekli koşuşturma, iş güç hali değildi, hüzündü içime çöken.

Biz dönerken oradan, yola çıkardı babaannem, el sallardı arkamızdan. Taa biz gözden kaybolana kadar. Yağmur çamur demez, her seferinde.

Gidip de bulamamak ve dönüşte yolcu edilememek. Bahanem buydu aslında. Ev başkasına satılmıştı. Uzaktan bakıp dönecektim. Ama özlemime yenik düştüm. Bir de çocuklarımın bitmek bilmez soruları;

“Babaannene neden daha önce gitmedik?”

“Babaanneme gitmiyoruz, onun evine gidiyoruz.”

“Babaannene biz ne diyeceğiz?”

“Babaannem yaşamıyor artık, evi satıldı, biz de uzaktan bakacağız. Anneniz çocukken nerede büyümüş, nerelerde oyunlar oynamış o yerleri göreceksiniz.”

“Bizde koşabilir miyiz? Babaannen bize kızar mı?”

“Hiç kızar mı? Kızmaz tabi ki. Çokta mutlu olur.”

“Hani babaannen yaşamıyordu?”

“Evet yaşamıyor ama bizi izleyip mutlu olacağını düşünüyorum.”

Evet gerçekten böyle düşünüyordum. Hatta birazda sitemkar.

Neredesin?

Çocuklarını neden hiç getirmedin?

Neden hiç benden, bizden bahsetmedin?

Seni nasıl sevdiğimden?

Doğduğum günü binlerce kez anlatmıştı ve hatta onun evine ilk gelişimi. İlk torun olan benim, evde nasıl karşılandığımı. Her yerde süsler, balonlar ve ‘hoşgeldin’ yazısı. Babaannem “baby shower” bilmezken, içinden gelen coşkuyla hazırlamış. Yeni doğan bir bebek olduğum için tabi ki ben bu anıyı bilmiyorum. Ama o kadar çok dinlediğim için sanki hatırlıyorum demeye başlamıştım. Her seferinde de zevkle dinlerdim. Bu düşüncelere, anılara dalmış giderken eve gelmiştik bile. Hani bakıp dönecektim? Özlem yok mu o özlem. Her şey aynı sanki. Babaannem kapıdan çıkacak şimdi.

Şans bu ya, yeni ev sahipleri de bizi görünce kapıya çıktılar. Kendimi tanıttım. Evin hanımı, lütfen bekleyin diyerek içeriye girdi ve bir kutu ile geri geldi.

Evi boşaltırken “unutmuş olmalısınız”, dedi.

“Ben sizin için yıllardır saklıyorum” diye ekledi.

Elindeki tahta kutuyu aslında hayal meyal hatırlıyordum. Dikkatli bakınca minik tahta bir sandıktı. İçinde hep eski fotoğraflarımız vardı. Güzel, mutlu günlerimizden kalan. Doya, doya bakmak istedim hepsine. Doymak mümkün değildi zaten. Ne güzel bir histi. Bir mucize olmuş, gene bana babaannem kendini hissettirmişti. Zaten dememiş miydim çocuklara o bizi izler diye. Belki arkamdan el sallamayacaktı ama en güzel sürprizi olan fotoğraflar benimle beraber geliyordu.

Teşekkür edip oradan ayrılırken, bir mucize bahçesine süzülen, bir bulutun üzerinden, içimde doğan bahara tekrar merhaba diyordum.

Hey oradaki çalıların arkasında kim var? Küçüklüğümse saklanan, onu bırakıyorum buraya. Doya, doya yaşasın sevgiyi, korunmayı ve çocuk olmayı. Hem babaannemde göz kulak olur ona…

1-çalı
2-bulut
3-bahar
4-bahçe

Pandemi döneminde, boş zamanımı faydalı geçirmek amaçlı işlerimden biri yaratıcı yazarlık dersiydi. Hep istediğim yazarlık için yazma derslerine büyük bir keyifle başladım. Zaten neye ne kadar hevesle başlarsam acayip direnç gösterir bana ve saçma sapan işler benim başıma gelir.

4 kelimeyi kullanarak 100 kelimelik bir yazı oluşturun dedi, hocamız bize. Benden bu hikaye çıktı ve ben sıfır, rakamla ‘0’ aldım. Nedenini çok merak ettim. Meğerse 100 kelimeden fazla olanlar ‘0’, yazıyla sıfır alıyormuş. Aslında hocam hiç okumamış bile. Neyse ki sınavdan 100 alıp, sıfır ve 100’ün ortalaması 50 olunca geçebildim yaratıcı yazarlık dersinden. Bu bana ne öğretti? Yazma işte sıfır aldın dedi, beynim. Kendime kızıp silecekken dur dedi, kalbim. Bende silmedim sakladım ve belli bir süre geçtikten sonra arkadaşıma okudum. Ama bu arada her gün kendime okuyordum. Ben beğenmiştim. Ama tabi sıfırdı sonuç. Sonra arkadaşım beğendi. Benim yazdığımı söylemedim. Sıfır aldığım için. Sonra söyledim. Bir de öğretmensin dedi bana. Sen demiyor musun öğrencilerine inandıktan sonra kendinize güvendikten sonra her şeyi yapabilirsiniz diye. Farz et gerçekten de sıfır, bundan kime ne, ben beğendikten sonra. Bir de orta 1. Sınıftayken resim öğretmenim bana sıfır vermişti, fosforlu boya ile resim yaptığım için. Halbuki heyecandan sabaha kadar uyumamıştım, çok güzel yaptım diye. Tabi ki hiç resim yapmadım bir daha. Bu da soru mu? Ah bu öğretmenler yok mu? Bu öğretmeninde dediğini yapın, yaptığını yapmayın. Kendinize inanın ve güvenin. Hepinize sağlıklı, huzurlu bir yıl diliyorum. 2024 lütfen bize nefes aldır, güzel ve eğlenceli bir yıl ol. Sıkıntılarımızın ödüllerini alalım hepimiz. Hikayemin başlığı gibi “Mucizelerle” dolu ol.

Sevgilerimle.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
2 Yorum
  • Bence öğretmenin bu yazıyı okumadığı için çok şey kaybetmiş 😊 halbuki ki okusaydı o da çocukluğuna dönüp sana 100 verirdi eminim👌kalemine sağlık🙏💞

  • Harika bir yazı olmuş. Beni eskilere götürdü derken birden oğlumun başına gelenler ile bugüne geldim. Yaptığım bir sürü görüşme sonrasında tek bir mesaj yazdım ben öğretmene. “ Esenlikler, başarılar ve mutlu çocuklar yetiştirmenizi diliyorum. Sevgiyle kalın ve sevgi ışınlarınızı yıldızlar gibi tüm öğretmenlere iletin….💖 💖 Bence sen tüm sevgi ışınlarını yazılarınla bizlere iletiyorsunnnn🥰🥰
    Sevgi ve sonsuz saygılarımla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version