Muhabbet, sevmek, sevilmek, aşk ile bakmak, görebilmek…
Dost, yaren, yoldaş, şems-i hakikat…
Kusursuz sevgi elbette yoktur; lakin kusur görmemek vardır. Sevgi, saygı birlikteliği, muhabbet edebilmenin ince nazı, zarafetidir.
Edebiyat ve tasavvuf ilmi, muhabbet etmenin önemini birçok şiir ve gazelde özellikle vurgulamıştır.
Muhabbet, sevgiyle ve dostça… Sohbet ise arkadaş ortamında söyleşi, bir kahve içmek, hatır sormaktır.
Muhabbet ile sohbet arasındaki asıl sır, muhabbet ettiğiniz insanın sizin için değerli ve özel olmasıdır. Yargılamaz, incitmez; saatlerce dinleyebilir, hatta susarak anlaşabilirsiniz. Haklı ya da haksız yoktur; sevinçler ortak, hüzünler muhabbetle ferahlık bulur.
“Muhabbet, aşkın en yüksek mertebesine erişmektir.”
Aşk deryasına düşen bir seyyah, divane misali muhabbet lezzetini arar ki dostun, sevgilinin sesini duymadan gün geçirmez. Dostun dizinin dibine oturup şifa niyetine muhabbet etmek, dünyanın bütün tasasını, yorgunluğunu alır.
“Cânâ mülk nicedir sahir eder hasretin
Dost can’a canandır, şifadır muhabbeti.”
Aşk-ı Muhabbet
Aşk denilince akıllara karşı cinse duyulan arzular, sevgi bağı gelir. İşte asıl aşk, muhabbet edebildiğinizdir.
Ah, bir çiçek gördüm ki saatlerce izledim, oturdum, onunla muhabbet ettim diyebilmektir.
Kâinat, muhabbet dilinin şüphesiz manzarasıdır.
Muhabbet çok narindir. Bir gönüle yer ettiyse, nakış gibi işler. İpekten kumaşlar üzerine renk renk çiçekler, güller kokusunu duyarsınız ki hiçbir kokuya benzemez.
Sahra Çölü’nün bir katre suyu gibi arzular gönül, gerçek bir muhabbeti…
Gönül ister muhabbet lezzeti. Ruh demlenir dost ile; sevgili muhabbet eder, gökten yıldızlar iner yeryüzüne.
Güneş vurur karanlık dehlizlere. Öyle bir sırdır ki gölgesi yeter yarenin; irfan-ı bir muhabbete…
Muhabbet olmazsa, sevgi kalpte eksik olur. Huzur arar gönül, gördüğü her yüzde.
Yaratan hatırına yaratılanı sevmek, en üstün muhabbet mertebesidir.
Muhabbet Ölçüsü
Haddi aşmak, her zaman huzur eksikliğidir. Ölçüsü yanlış alınan bir elbise gibi, insanın üzerine yakışmaz; hatta bedenine olmaz, uymaz.
Hırslar, istekler, hasetlik uğruna yarışlar, kendini beğenmek ve çokça beklenti…
İnsanoğlunun en yorucu duygusu, beklentileridir. Kendine dur diyememektir. Tüm bunlar, muhabbet lezzetini sona erdirir.
Buradaki ölçü, hep fazlasını istemektir. Doyumsuz hale gelmekle beraber muhabbet lezzetini bilemez insan. Yalnızlığı tercih eder.
Bazen, “Tamam, haklısın, özür dilerim” demek, ölçünün cevheridir ki mihenk bile tartamaz bu zarafeti.
Muhabbet, mübalağa değildir; aksine susarak dinlemek, dinlenmek, “biz” diyebilmek, çıkarsız sevgiyle yol alabilmek, aşkın en kusursuz hâlidir.
Muhabbetin değeri paha biçilemezdir. Kul olmanın verdiği olgunluğa ermek, erdemlik ve ilahi aşkı yaşamaktır.
Ahir zaman dostları,
Bala zehir katmışlar,
Muhabbet diye sunmuşlar.
Akıbet, sûizan zümreler…
Mustarip gönüller…
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.
Sevgilerimle…
Kıymetli yazar/şair Amine Çalışkan hocam kalbi muhabbete teşekkür eder saygılarımı sunarım iyiki varsınız
Çok güzel ve anlamlı bir yazı olmuş hocam. Kaleminize sağlık
Harika bir yazı olmuş değerli hocam kaleminize yüreğinize sağlık. Muhabbetiniz her dem keyifli, gönül bağlarınız hep sonsuz olsun. Sevgilerim ve saygılarımla ❤️