Yol belli, yolcu belli, yön belli, yer belli…
Bu muhasebe aslında bizlere bahşedilen; akşam ile gündüz arasındaki o kısa döngü kadar uzunluğa sahip olan ömür diye adlandırdığımız sürecin muhasebesidir. Girdi, maliyet, kar ve zarar kalemleriyle kesin mizan ölçümüyle matematiksel olarak değerlendirirsek, bazı gerçekleri daha objektif görebiliriz. Aslında bazen uzun hesaplar yerine bir aynanın karşısına geçmek de bu muhasebe işleminin daha kısa yoldan yapılmasını sağlayacaktır. Aynada gördüğümüz Çehremiz, saçlarımız ve uzuvlarımız kontrol etme şansımız olmadan değişime uğruyorsa bu bir hakimiyet değil acizliğin göstergesidir. Bizim olmayanlar ile idame ettiğimiz hayat yolculuğunda, her şeyin sahibiymişiz gibi davranmamız sizce de manidar değil midir? Kavgalar, düşmanlıklar, zaten kısır bir döngü ahenginde işleyen zamanımız adına israf anlamına gelmektedir. İyilik, dostluk mantalitesiyle geçireceğimiz ömür, ilelebet baki kalacak bir iz bırakma şerefine nail olmamız anlamına gelecektir. Dünyanın rengine kanarak giyindiğimiz kostümlerin yalancının mumu kadar bir süreye sahip oluşu da ayrı bir parantez konusudur.
Neden mi ömür muhasebesi? Bir insanın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesi için mutlaka ama mutlaka karşılaştırmalı bir muhasebeye ihtiyacı vardır. Ayırt etme; aldığımız her nefesin hesabını vereceğimiz bir anın varlığı o ana kadar küçük muharebeler ile kendimizi hesaba çekmemiz gerekliliğini doğurmuştur. Asıl olan elbette ahiret muhasebesidir. Ahiret muhasebesinde gelirin giderden çok olması için, kısıtlı şu zaman diliminde küçük muhasebelerin önemini arttırmaktadır. Bazen sayım yapmak da etkili bir yoldur. İnsanlıkta, merhamette, şefkatte, mantıkta her hangi bir eksilme durumu var ise düzeltme konusunda adım atmamızı sağlayacaktır.
Bu yüzden asıl muhasebe zamanı gelmeden, küçük muharebeler ile iki cihanda ki durumumuzu matematiksel olarak ortaya çıkarmak en mantıklı yol olacaktır. Yapılacak muhasebe işlemlerinde gelirimizin giderlerimizden çok olması doğru yolda olduğumuzu gösterecektir.