Her insanın yaşamının belli bir döneminde ya da günlük hayatın bir zaman diliminde hüzün dediğimiz duygu kapısını çalmıştır. Gönül üzgünlüğünü anlatan hüzün kavramı yalnızlık duygusuyla da anlatılabilir. Bedenen değil de ruhen yalnızlık çeken ruhların içine düştüğü dipsiz bir kuyudur hüzün. Ne kötü denilebilir ona ne de iyi bir duygu. Ya da şu daha yerinde olacaktır: sevilen ama fazlasına tahammül edilemeyen bir his. Kırılgan, kırık, geçmiş ya da geçememiş her şey, gözyaşı, sonbahar, müzik, özlem… Hüzün dendiğinde çoğunlukla akla gelen kelimeler. Hüzün ile ilgili şunu da eklemek gerekir ki bence çok az insana yakışan bir duygu.
Bu duygunun yakıştığını düşündüğüm bir şiir kitabı ile karşılaştım. “Münferit Hüzünler Silsilesi” Mehmet Özer’in kaleminden dökülen bu şiirlerde hüznün yanı sıra ona bu tadı veren müziğin ahengini de yakalıyorsunuz. Belki de bunda Özer’in kendine ait bestelerinin olmasının da artısı var. Şair kendisini, “Müziğin ve şiirin ortasında bir adayım” diyerek tanıtır bizlere. Hüznün sokaklarından geçen yaşam dilimlerinin birbirine eklenerek bir silsile oluşturduğu şiirlerinde, çağın baskın duygusu olan küçük mutlulukların bile yarım kalmışlığını yansıtır. Şiirlerinde Cemal Süreya’dan Edip Cansever’e, Turgut Uyar’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a uzanan şairlerin etkilerini görmek mümkün.
Hayata dair ne varsa; huzur- huzursuzluk, umut- umutsuzluk, ruh-beden, kalabalık-yalnızlık gibi zıtlıklar da şiirlerde yer bulmuş kendine. Zaman ile ilgili şu dizeler günümüz zaman anlayışını ne de güzel dile getiriyor:
BAYAT ZAMAN
Zamanın karnı hep açtır,
Yediği iki lokma geçmiş,
Yiyeceği taze bir gelecek,
Yetinmek nedir bilmez bugünlerde,
Hayat ona, o hayata bayat gelir.
Zamanın öylesine hızlı geçtiği bir dönemde yaşıyoruz ki şairinde dediği gibi zaman sanki hep aç.. Bayat zaman diyen şair belki de zamanın çürütücü yanını anlatmak istiyor olabilir. Zaman bir nevi çürüme birimi. İçinden geçen her şey eskiyor, yıllanıyor, bayatlıyor ve çürüyor. Çünkü o sadece ilerliyor ve geriye dönüp bakmıyor.
Gerçekleri söylediğin zaman yalnızlaşıyorsan,
En güzel yalanlarda kralsın.
Nasıl da güzel anlatıyor bu dizeler doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğunu… Ne yazık ki doğrunun, gerçeğin ardından yürümek yalnızlığı göze almak anlamına geliyor insan dilinde. Nasıl da vurucu bir dize olmuş “En güzel yalanlarda kralsın” dizesi.
Çağın duygularına, bu çağ insanının hallerine, gerçeklere, yalanlara, hüzünlere, huzura doğru açılan bu şiirler insanın ruh hallerini anlamlandırmada oldukça etkili. Her okuyan şiirlerde mutlaka kendinden bir parça bulacaktır. Şair Özer’in kitabının muhatabını bulması ümidiyle, kalemi bereketli olsun.