Her insan kendi kendini sever; ama mutluluk bir başkasını sevmektir. (Hermann Hesse)
Sevilmediğimizi düşündüğümüzde, sevilmeye layık olmadığımızı düşünebiliriz. Kendi kötü duygularımızın suçlusunun kendimiz olduğunu hissederiz. Oysa gerçek açıktır; biz değerliyiz. Evet, zaman zaman davranışlarımız hakkında kötü şeyler hissedebiliriz, ama bu hisler aslında bizi iyi biri yapar, çünkü kötü insanlar karşılarındaki kişileri incitmeleri, yaralamalarıyla ilgili olarak kendilerini kötü hissetmezler. Kendinizdeki en iyiyi görün. İyi bir kişi olduğunuzu hatırlatın kendinize.
Kim olursa olsun herkes sevmek ve sevilmek ister. Sevilmek arzusu doğal bir ihtiyaçtır. Böyle bir ihtiyacım yok diyen kişi, ayna karşısında bu ifadeyi kendine söyleyebiliyorsa bir diyeceğim yok. Sevmek elimizde, sevilmemek ise nispeten elimizde; çünkü içi kötülük dolu insanların karşılarındaki kişileri sevme gibi bir dertleri yoktur. Kendinizi onların gözünde değerlendirmeyin. Hep şu sözü kullanırım: Eğer insanların yüzde yüzü sizi seviyorsa, bu durum sizde bir problem olduğunu düşündürebilir. Doğru olmayan insanların sizden hoşnut olmaması lazımdır. Sizi sevmeleri için göstereceğiniz çaba, hem karşılıksız kalacak hem de sizin kalite ve performansınızı düşürecektir. Nitekim Konfüçyüs’e sormuşlar:
– En iyisi kişinin köydeki herkes tarafından sevilmesi midir?
– Hayır, en iyisi, köydeki iyi insanlar tarafından sevilip, kötü insanlar tarafından sevilmemesidir.
Dünya kuruldu kurulalı sevgi, iyilik ve kötülük olmuştur, olacaktır da. Kötü olmak kolaydır; ancak iyi olmak emek ister, çaba ister. Emek verilmeyen herhangi bir şeyin değerli olduğu nerede görülmüştür? İyilik sanıldığının aksine iyilik yapılanı değil, iyilik yapanı mutlu eder. Dolayısıyla insan iyilik yaparken aslında iyiliği kendine yapar.
İnsan yaptığı şeyleri Allah rızası için yaptığı zaman da takdir edilmekten, değerli görülmekten hoşlanır. Takdir edilmeyi beklemek ile takdir edilmek çok farklı şeylerdir.
Şırnak’ta çalışırken öğlen arası eve gidiyordum. Evimizin yolu vali beyin lojmanının önünden geçiyordu. Bir gün yine eve giderken lojman kapısında karşılaştık. Selamlaştıktan sonra nereye gittiğimi sorunca eve gittiğimi söyledim. Nerede oturduğumu sordu; lojmanda oturduğumu söyledim. Bana “Nihayet lojmanda oturmayı hak eden birine rastladım.” dedi. Bu cümle benim motivasyonumu olumlu yönde etkilemekle kalmadı, bana büyük bir onur verdi ve çok etkiledi. Demek ki Vali Bey benim çalışmamın farkındaydı.
Görev yaparken aşkla, sevgiyle ve insanlara faydalı olmaya gayret etmek lazım. Devlet yaptığımız hizmet için ücretimizi fazlasıyla veriyor. Hakkıyla hizmet edersek, maaşımızın hakkını veriyor olacağız. Ancak bu, bana göre yeterli değildir. Sevgili Peygamberimiz (sav): “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Taberânî, Mecmau’l-Evsât, VI, 58) buyurmuştur. Bu sözün lütfuna mazhar olabilmek için verilen görevden fazlasını yapmak, işimize “Sevgiyi” katmak gerekiyor. Yunus Emre ne güzel demiş: “Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü.” Tabi ki bu mutlak bir sevgi değildir. Bu sözü şöyle de yorumlayabiliriz: “Yaratılmışları (sevgiyi hak edeni) Yaradan’dan ötürü severiz.”
Sevilmek çok önemli bir duygu. Sevilen insanlar hayatta daha başarılı oluyorlar. Sevilmek için bir numaralı tavsiyem: gülümseyin. İnsanlar gülümseyen kişiyi daha çok seviyorlar. Takdir ve ilgi gören yöneticiler bilgiyi paylaşan ve herkesin ulaşabileceği egosu düşük insanlardır.
Bu söz ve tavsiyeler sadece ücretle çalışanlar için değil, serbest çalışanlar ve esnaflar için de geçerlidir. Kutlu Nebi bir hadisinde; “…Bizi aldatan, bizden değildir.” (M283 Müslim, Îmân, 164) diyerek insanları aldatmanın ne fena bir haslet olduğuna işaret etmiştir.
Hayat, içine nefreti sığdıramayacak kadar kısa. Bu nedenle bizlere bahşedilen kısacık ömrü sevgi ile doldurup, sevgi üretmek ve sevgiye muhatap olmak için gayret etmeliyiz.
Rabbim bizi iyilik yapan ve iyiliğe vesile olan; Hak için seven ve sevilenlerden eylesin.