Nasıl Yalnız Kalınır?

Ömer Özen 472 Görüntüleme Yorum ekle
8 Dak. Okuma

Öncelikle bu sene boyunca buradan sizlere ulaşmamı sağlayan Hayrendiş’e teşekkür ederek başlamak istiyorum. Yazmaya ilk karar verdiğimde devamlı konu sıkıntı çekmemek ya da gündemin içinde boğulmamak ve kendimi tekrar etmemek için her sene için bir seri bulmamın mantıklı olacağını düşündüm. İlk sene için de bulduğum fikir önce 4 basılmış kitabım, sonra 4 yazılmış romanım hakkında ve en sonunda da işte henüz yazılmamış romanım hakkında konuşmaya başlamak ama sonra konuyu biraz dağıtıp sonunda da toparlayabildiğim kadar toparlamaktı.

Henüz yazmaya başlayamadığım romanımın ismi: Nasıl Yalnız Kalınır?

Diğer yazılarıma göz atanların fark edebileceği bir şey varsa o da şudur ki, nasıl ki Marvel’ın süper kahramanları için bir evren oluşturduysa ve bu kahramanları tek tek ya da beraberce kullanarak ara ara da bir hikaye içinde diğerlerinin konuk olduğu filmler çekiyorsa benim de süper ve fantastik olmayan kahramanlarım da aynı evren içinde yaşamaktadır. Bazen “Akvaryum” veya “Grii”de olduğu gibi kalabalık bir şekilde de yer alabiliyorlar ya da  “Son Bir Yaz Aşkı” ve “Arka Bahçedeki Çocuk Mezarlığı” gibi biraz daha kenarından da geçebiliyorlar.

Bu yeni romanın ana karakteri de aslında o kalabalık ortamlarda geçen hikayelerin aslında biraz da ortasından başlıyor. Hatta “Akvaryum”da devamlı geçen kafede ve bir kişi hariç aynı ekibin başkarakterimiz ile bir konuşmalarıyla başlıyor. Eksik olan kişi de aslında kahramanımızın hoşlandığı ve flörtleştiklerini düşündüğü kişi olunca her ne kadar çağrıldığı bu buluşmaya koşarak gittiyse de masada kendisine arkadaşlarının aslında hala eski erkek arkadaşını unutamamış olabileceklerini öğrendiklerini söyleyip yine de son kararı kendisine bırakmalarıyla derin bir hayal kırıklığı yaşar. Aslında zaten biraz da hissettiğinden daha fazla özgüven ile bu ilişki için çabalayan kahramanımızın öğrendiği bu bilgi ile kafasındaki bütün boşluklar dolar ve en azından sessizce bir adım geride kalmaya karar verir. Tabii bu kaçış kovalanmayla karşılanmayınca bu ilişki girişimi sessizce sona erer.

Aslında başarılı bir iş hayatı olan kahramanımız arkadaşlık ve aşk ilişkilerinde ise pek parlak bir kariyere sahip değildir. Daha sonrasında farklı bir kafede karşılaştığı tanınmayan bir yazar ile yaptıkları sohbet sonrasında ise illa başarıların değil başarısızlıkların da anlatılabileceğini karar verip yaptığı hataları ve yaparsa karşı tarafı etkileyebileceğini düşündüğü ama yapmadığı şeyleri hicivli bir dille anlatarak “Nasıl Yalnız Kalınır?”ın kitabını yazmaya karar verir. Ve asıl hikayemiz de bu kitabın yazımı sürecinde yaşadıkları olacaktır.

Hikayedeki asıl sürprizlerden biri ise artık kitabın son halinin taslağını götürdüğü ünsüz yazar “aslında yapılacak küçük düzenlemeler ile gayet başarılı bir kişisel gelişim kitabı olabileceğini” söylemesi olur. Peki, kahramanımızın romanın sonunda yeni bir aşka yelken açabilecek midir? Açarsa, bu kişi daha önceki romanlarda boy göstermiş midir? Kahramanımızın hazırladığı kitap da romanın ekinde yer alacak mıdır? Bunların hepsinin cevabı “evet” ama ne zaman yazımına başlanır ve ne zaman biter diye sorarsanız en ufak bir fikrim yok.

Peki gerçekten de nasıl yalnız kalınacağını bilmiyor muyuz? Bence bilmiyoruz. Eğer nasıl yalnız kalınacağını bilsek, nasıl ilişki yaşanacağını da biliriz, daha da önemlisi ilişkinin nasıl bitirileceğini de biliriz. Özellikle son maddede yaşanan sıkıntılar birçok şiddet olayının kaynağı değil mi?

Sorunu bulduysak ama çözüm için bir öneri sunmuyorsak yaptığımız saf bir muhalefetten daha ileri gidemez. Benim bu konuda önerim ise kaliteli bir yalnızlık yaşamak. Yani yalnız geçirdiğimiz vakti nasıl yalnızlıktan kurtulurum diye düşünerek değil kendimi nasıl geliştirebilirim diye uğraşarak da geçirebiliriz. Çocukluğumdan aklımda kalan basit aşk filmlerinde ana kahraman birisini görüp aşık olur ama onunla aynı ortamda bulunamayınca ya da aslında ortak noktaları yoksa ortak bir noktaları varmış gibi yapardı. Yani örneğin sporla hiç ilgisi yoksa bile ertesi sabah sabah koşusuna çıkar, sanatla hiçbir ilgisi yoksa bile ertesi gün bir sergide bulunur, yardımlaşmakla hiç ilgisi yoksa bile ertesi gün bir gönüllülük işinde yer alırdı. Evet, gerçek hayatta da bu yöntemle insanlar tanışabilir ve hatta birbirlerini etkileyebilirler ama ya sonra? İşin trajikomik tarafı etrafınızı biraz dikkatlice incelerseniz özellikle mutsuzca devam eden ilişkilerin birçoğunun başında da aynı filmler yaşanıyor. Tanıştıklarında böyle biri olmadığını söylüyorlar…

Onun yerine biraz daha karakteri gelişmiş insanlar ise ilişki durumundan bağımsız birçok etkinlikte bulunuyorlar. Hatta yine yaptığım gözlemlerde (-ki benim ilişkim de dahil) bir şekilde aldığı kararların peşinde koşanlar aynı sebeple aynı ortamlara gelmiş insanlarla zaten anında ilk ortak noktalarını yakalamış oluyorlar. Zaten belki de bu yüzden yaklaşık on yıl içerisinde yer aldığım sivil toplum kuruluşunda olduğu gibi birçok sivil toplum kuruluşunda yer alan gönüllüler arası birçok evlilik olduğu su götürmez bir gerçek.

Zaten iletişim kanallarının bu kadar artmasının önemli katkılarından biri de en ufak hobilerinizle bile ilgili topluluklar bulabilirsiniz. Sadece hayranı olduğunuz gruplarla ilgili bir çok platform bulunuyor –ki en yakın arkadaşlarımdan biri de eşi ile böyle bir platformda tanıştı. Yani kendiniz başkası için değiştirmenize ya da öyleymiş gibi göstermenize hiç gerek yok. Siz zaten kendi beğenilerinizin peşinde koşarsanız hayat size doğru insanlarla karşılaştıracaktır.

Böylece hem yazımın hem bu seneki planımın hem de senenin sonuna geliyoruz. Onun için biraz haddim olmayarak ama biraz da kendi yaşadıklarımdan aldığım dersleri paylaşmak istiyorum. Şimdi yeni yıl hepimize yeni planlar yapmak için çok güzel bir teşvik. Birçoğumuz da hemen böyle planlar yapıyoruz ama birçoğu 2 Ocak’a kadar bile dayanmıyor. Onun için planlarınızı yaparken küçük bir kriter daha koyarsanız başarı şansınızın artacağını düşünüyorum. O da biraz bedelini de ödemek.

Hemen örneklere geçiyorum. Son iki sene de yaklaşık 15 kilo vermiş biri olarak şunu söylemeliyim ki evet aç kaldım. Aslında benim yöntemim de neredeyse hiçbir çeşitten ve miktardan vazgeçmedim ama katı bir 16 saat hiçbir şey yememe kuralını aylarca devam ettirdim. Bu sene başından beri yaklaşık 650 bölüm dizi, 150 film ve yaklaşık 24 kitapla (yaklaşık 9000 sayfa) bitirmişim. Ve bunların hiçbirini ne işteyken, ne de kızım uyanıkken yaptım. Bu rakamların tek birisi veya hepsi size fazla geldiyse yapmanız gerek tek şey ki bence sizin de yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler varsa en birinci nedeni avucunuzun içinde. Gerekli zamanlar hariç sadece günlük sosyal medyada harcadığımız zamanı biraz kısınca elimizde dünya kadar zaman kalacak. Tabii bunun dışında yolcu olarak geçirdiğimiz zamanlar, beklemek zorunda olduğumuz zamanlar ve belki de canımız sıkılıyor diye canımızı sıktığımız zamanlar da var. Aynı şekilde para biriktirmeyi düşünüyorsanız almayacağınız ıvır zıvırları, bir dil öğrenecekseniz yine sosyal medyada geçirdiğiniz ama belki de diğer hobilerinizle geçirdiğiniz zamanlardan düşmeyi de hesaplarsanız ya da göze alırsanız sanki hedefinize daha da yaklaşmış olursunuz.

Ve en son olarak, yazının başında da söylediğim gibi bu sene için serinin sonuna gelmiş bulunmaktayım. Yeni yıl için de planı yaptım. Eğer konsantre olup kendimi biraz zorlamazsam artık öykü ve şiir yazamadığımı fark ettim. Bu arada zaten kendi kendime yeterince konuştuğumu düşünüyorum ve zaten çok da konuşmayı seven birisi olmadığım için sıkılmaya da başladım. Onun için 2024’te her ay 12 hayvanlı Çin takviminde yer bir hayvanın içinde geçtiği bir öykü yazmayı düşünüyorum. Hatta ilk ay da 2024’ün hayvanı “ejderha” olacak.

Hepinize şimdiden en önce sağlıklı, sonrasında mutlu, huzurlu ama belki de hedeflerinizi tutturduğunuz bir yıl diliyorum.

Ve henüz bu şu soğuk espriyle canınızı sıkmaya başlamadılarsa ben başlayayım:

Seneye görüşürüz. 🙂

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ömer Özen
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version